}
Sohbet (Allah'ın Tek Hedefi; Başkaları İçin Yaşamak) 08.06.2010
Mp4 Mp3 Link

Sohbet Kodu: 112855

 
 
SOHBETİN ADI: SOHBET
TARİHİ: 08.06.2010


Sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım! Allah'a sonsuz hamd ve şükrederiz ki; bir defa daha Allah'ın bir zikir sohbetinde birlikteyiz.

Sevgili kardeşlerim! Hepinizi çok ama çok seviyoruz. En çok şükrettiğimiz, hamdettiğimiz şey; Allah'ın bize sevmeyi öğretmesidir ve bizden de size sevgiyi öğretmemiz emrediliyor, isteniyor.

Sevgili kardeşlerim! Bir tarafta mutluluk var. İkinci tarafta da mutsuzluk. Nefret; mutsuzluğun temsilcisi, sevgi de mutluluğun temsilcisidir. Eğer insan kendisine düşman olanları da sevebiliyorsa, o dünya üzerinde en mutlu insanlardan biridir.

Sevgili kardeşlerim! İnsanları sevmeyi usul haline getirin. Sevmeyi baş tacı yapın. Severseniz, sevilirsiniz. İşte Allahû Tealâ bize onun için emrediyor ki: "Seni sevmeyenleri de sev!" Hamdolsun ki Allahû Tealâ kalbimizden nefreti, kini, intikam duygusunu bütünüyle aldı. Ne diyor Allahû Tealâ? "Onlar sana kötülük yapabilirler ama sen onlara yapamazsın." Biz Allah'ın tasarrufundayız. O ne yaptırırsa sadece onu yapabiliriz. Onun yaptırdığı şey ise; en güzelidir.

Öyleyse o en güzel olan, kötülüğe iyilikle mukabele etmektir.

1- Kötülüğe kötülükle mukabele etmek,
2- Kötülük karşısında karşı koymamak, intikam da almamak,
3- Kötülüğe iyilikle mukabele etmek.

İşte dünyadaki en mutlu insanlar üçüncülerdir. Onlar kendilerine kötülük yapılsa bile, onlara kötülük yapamazlar.

Sevgili kardeşlerim! Bundan ötesinde Allah'ın tasarrufunda olanlar var. Onlar Allah'ın yaptırdıklarını yapabilirler. Kendi iradeleriyle hiçbir şey yapmaları mümkün değildir.

Allahû Tealâ'ya hamdediyoruz, şükrediyoruz bizi tasarrufu altına aldığı için. Bize tasarruf ettiği için...

Sevgili kardeşlerim! İnsanlar bir düşünebilseler: "Falanca bana kötülük etmiş. Ben ona kötülük edebilirim. Kısas olur. Ben ona hiçbir şey yapmam ama o bana kötülük ettiği için derecat kaybetmiştir. Ben bu kötülüğe muhatap olduğum için derecat kazanmışımdır."

Önemli olan, bu dünyada çektiğimiz üzüntü mü? Yoksa Allah'ın katında kazanacağımız dereceler mi? Ve o derecelerin kaybettiğimiz derecelerden fazla olması, sonsuza kadar insanları cennette tutar. Kimin günahları sevaplarından fazlaysa o kişinin gideceği yer cehennemdir. Kimin sevapları günahlarından fazlaysa, o kişinin gideceği yer Allah'ın cennetidir.

Cennet dillere, tariflere sığmayacak olan bir güzellik taşır. İnsanların her açıdan mutlu kılındıkları bir muhteşem dizayn.

Sevgili kardeşlerim! İşte bu noktadaki hedef önemli. Allahû Tealâ'dan ne istiyorsunuz? İstediğiniz şey dünya mutluluğuysa Allahû Tealâ bunu size verir. İstediğiniz şey cennet mutluluğuysa Allahû Tealâ size onu da verir. Ama onun emirlerine riayet etmeniz kaydıyla.

Neden insanların çoğu mutsuz? Çünkü Allah'ın emirlerine karşı çıkıyorlar, yasaklarına karşı çıkmıyorlar. Allah'ın emrettiklerini yapmıyorlar, yasak ettiklerini yapıyorlar.

Sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ en çok insanları seviyor. Sadece bir tek mahlûkuna, insana ruhundan üfürür. O en çok sevdiği mahlûkun da mutlu olmasını istiyor. Öyleyse neden insanlar mutsuz? Çünkü Allahû Tealâ mutluluğunun yaşantı biçimini, mutluluğun nasıl yaşanacağını önce Tevrat'ta, sonra İncil'de, en sonra da Kur'ân-ı Kerim'de anlatıyor.

Sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ  bize 7 safha ve 4 teslimi bütün boyutlarıyla anlattı.

1- Allah'a ulaşmayı dilemek,
2- Mürşide tâbiiyet,
3- Ruhun Allah'a ulaşması ve tabiatıyla teslimi
4- Fizik vücudun Allah'a teslimi,
5- Nefsin Allah'a teslimi,
6- Muhlis olmak,
7- İradenin Allah'a teslimi.

5, 2 daha; 7. İşte 7 safha.

Teslimler:

1- Ruhun teslimi,
2- Fizik vücudun teslimi,
3- Nefsin teslimi,
4- İradenin teslimi.

Neden bunları anlatıyoruz? Allahû Tealâ istiyor ki; herkes mutlu olsun. İnsanlar bu hakikatleri bilip de bir tek dilekte bulunsalar: "Yarabbi! Ben de ruhumu Sana ulaştırmak istiyorum." deseler, Allahû Tealâ derhal onlara müdahale edecek. Onlara derhal tesirini ulaştıracak. Bu, onların ruhlarını Allah'a teslim etmesine kadar geçecek olan bir süredir. Bunun için bir insanın önce Allah'a ulaşmayı dilemesi lâzım.

Dileyen kişiye Allah mutlaka mürşid sevgisi verecektir. Mürşide ulaşmak ihtiyacını hissettirecektir. Kişi hacet namazını kılıp Allah'tan mürşidini soracaktır ve boy abdesti alıp da hacet namazını kılan, 3 Âyetel Kursî okuyan kişi, Allahû Tealâ'dan mürşidini sorarsa, Allah ona mürşidini gösterir.

Öyleyse sevgili kardeşlerim! Kişinin yapması lâzımgelen şey ne? Mürşide ulaşıp tâbiiyetini gerçekleştirmek. Ne olur? Gerçekleştirirse, ruhu vücudundan ayrılır ve Allah'a doğru yola çıkan kafileye katılır. Bu kafile; 1. gök katını, 2. gök katını, 3., 4., 5., 6. gök katlarını birer birer aşacaktır. 7. gök katına ulaşacaktır. Orada soldan sağa doğru bir yolculuk yapacak, 7 tane âlemden geçecektir ve neticede ruh, Allah'ın Zat'ına ulaşacaktır. Sidretül Münteha'dan dikey bir yolculukla İndi İlâhi'ye ulaşacak, Allah'ın Zat'ında yok olacaktır. Kimin ruhuydu? Allah'ın ruhuydu. Ne oldu? O ruh, sahibi olan Allah'a geri döndü.

Sevgili kardeşlerim! Eğer hayatımızı başka insanlara adarsak, eğer onların mutluluğu için bir çalışmayı hedef edinirsek bu bize mutlaka mutluluk kazandırır. Allahû Tealâ evvelâ niyete bakar. Ne düşünüyorsunuz? Ne yaptınız? Kişi Allah'a ulaşmayı dilemiş ama bu dileğini başaramamış. Çünkü hayat süreci buna müsaade etmemiş. Diledikten kısa bir müddet sonra ölmüş. Böyle bir kişinin gideceği yer 1. kat cennettir. Ama kişi yaşarsa, Allah ona mutlaka mürşid sevgisini verecektir. Kişi hacet namazını kıldığında mutlaka mürşidini gösterecektir. O mürşid sevgisiyle yanan kişi gidecektir, mürşidini Çin'de, Yemen'de olsa bulacaktır. Allah'ın gösterdiği mürşidin nerede olduğunu öğrenecektir ve ona tâbî olacaktır.

İşte tâbiiyet, 2. kat cennetin müjdecisidir. Bu noktadan sonra ölse kişi, mutlaka cennete girer. 2. kat cennete girer çünkü mürşidine ulaşmıştır. Yaşıyor, yaşarsa, eğer 7-8 aylık bir ömrü varsa bu kişinin, o kişinin ruhu -mürşidine ulaştıktan sonraki bu 7-8 aylık devrede- mutlaka Allah'a ulaşacaktır. Belki daha doğru bir ifadeyle şöyle söylemek lâzım: Allah o kişinin ruhunu, onun talebi üzerine, kişisel talep üzerine Kendisine ulaştıracaktır, Allah'a ulaştıracaktır.

İşte sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ bunu gerçekleştirir. Ruh Allah'a ulaşır. Ondan sonra dik yokuş başlar. Fizik vücudun teslimi için zikrin büyük ölçüde artırılması, zikrin günün yarısını aşması icap eder. Bu gerçekleştiği zaman fizik vücut Allah'a teslim olur. Daha sonrası, Allahû Tealâ'nın da  mutlaka yardımıyla gerçekleşir. Bu daimî zikirdir. Öyle ki kişi zikir yaparken uyur ama içindeki ses "Allah, Allah, Allah..." diye devam eder. Kişi uyandığı zaman kalbinin atışlarına paralel olarak içindeki sesin "Allah, Allah, Allah..." diye devam ettiğini görür ve içteki ses, aslında dilin de kımıldamasıyla tahakkuk etmiştir.

Burada ruh artık Allah'a teslim olmuştur. Sonra fizik vücudun teslimi gelir. Fizik vücudun teslimi, kişinin zamanının %50'den fazlasını zikirle geçirmesine bağlıdır. Bu rakam %80'e kadar gelir. Daha sonra kişiyi Allahû Tealâ daimî zikre ulaştırır. Kim daimî zikre ulaşırsa, o kişi nefsini de Allah'a teslim etmiştir.

Sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ hepinize bir tek hedef gösterir; başkaları için yaşamak. Dünyadaki en mutlu insanlar kendilerini, hayatlarını başkalarının mutluluğuna adayanlardır. Ne kadar mutlu ediyorsunuz etrafınızdaki insanları? Etrafınızda olmayan insanları? İşte Allahû Tealâ size o kadar mutluluk verir.

Biz Allah'ın bahtlı bir kuluyuz. Bizi Allahû Tealâ bu devrin imamlığına tayin etti. Sizlere 7 safha ve 4 teslimi bize öğreterek öğretmemizi, size öğretmemizi sağladı.

Sevgili kardeşlerim! 7 safha ve 4 teslimi üç kitaplı dînde de mutlak olarak görürüz:

1- Allah'a ulaşmayı dilemek; Tevrat'ta mevcuttur, İncil'de mevcuttur, Kur'ân-ı Kerim'de de mevcuttur.
2- Mürşide tâbiiyet; Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'ân-ı Kerim'de mevcuttur.
3- Ruhun Allah'a ulaşıp teslim olması, bu üç kitapta, üçünde de mevcuttur.
4- Fizik vücudun teslimi, üç kitapta da mevcuttur.
5- Nefsin teslimi, üç mukaddes kitapta da mevcuttur.
6- Muhlis olmak, üç kitapta da mevcuttur.
7- İradeyi Allah'a teslim etmek, üç kitapta da mevcuttur.

Ne oldu? Hangi hakikate ulaştık? Dînler yoktur. Sadece bir tek dîn vardır. O dîn; Hz. İbrâhîm'in hanif dînidir. Merasimler birbirinden farklı olabilir. Bu, eşyanın tabiatına çok uygun bir sonuçtur. Ama sevgili kardeşlerim, Tevrat'taki asıllara baktığımız zaman, 7 safha ve 4 teslimi görüyoruz. İncil'deki asıllara baktığımız zaman, 7 safha ve 4 teslimi görüyoruz. Kur'ân-ı Kerim'e baktığımız zaman gene 7 safha ve 4 teslimi görüyoruz.

Bu 7 safha ve 4 teslimde Allahû Tealâ dîninin gerçek sahibini söylediği zaman kimi görüyoruz? Hz. İbrâhîm'i görüyoruz. Allahû Tealâ  Hz. İbrâhîm'e dînini öğretiyor. Bu dîn; İslâm dînidir. Bu dîn; hristiyan dînidir. Bu dîn; musevi dînidir.

Öyleyse sevgili kardeşlerim! Burada, Amerika'da, kardeşlerimiz bütün sinegoglara, bütün kiliselere gittiler. Camilere de ulaştılar ve 3 grubun da, 3 dînin de mensuplarına kendi kitaplarından; hristiyanlara İncil'den, musevilere kendi kitaplarından, Tevrat'tan, müslümanlara Kur'ân-ı Kerim'den 7 safha ve 4 tane teslimin o kitaplarda mevcut olduğunu ispat ettiler.

Sonuç ne oldu? Tam bir anlaşma. Herkes kesin olarak gördü ki; aksini ispat etmesi mümkün olmayan bir standartta gördü ki; kendi dîniyle diğer iki, yabancı dîn olarak telakki ettiği dînler aynı dînlermiş. Hepsi Hz. İbrâhîm'in hanif dîni.

İşte sevgili kardeşlerim! Dünyadaki birlik ve beraberlik, bu esas üzerine kurulacaktır. Hiç kimse bu söylediklerimize itiraz edemez. Bu hakikatlerse bizden başka hiç kimse tarafından bilinmiyordu. Allah bize öğretmeseydi biz de bilmeyecektik.

Bu devre, bizim hayatta olduğumuz bu devre, bütün dünyanın kucaklaşacağı, birbirine yaklaşacağı, savaşların sona ereceği bir birlik ve beraberlik devresi olacak.

Burada, bizim içinde bulunduğumuz burada, Amerika'daki bu çevrede bütün kiliselere, sinegoglara ve camilere kardeşlerimiz giderek hepsinde konuşmalarını yapıp oradaki bütün o kiliselere, o sinegoglara ve o camilere gidenlerin hepsine, 3 kitaplı dînin de aynı dîn olduğunu ispat ettiler. Böylece Amerika'da, buradan başlayan bir dîn beraberliği, bütün Amerika'ya şimdi yayılıyor. Oradan da bütün dünyaya yayılacak.

Hiç kimse aksini iddia edemez. Ne hristiyanlar ne museviler ne müslümanlar, hiç kimse aksini iddia edemez. Dînler yoktur. Sadece Hz. İbrâhîm'in hanif dîni vardır. O dîn sırasıyla; museviliktir. O dîn, hristiyanlıktır.  O dîn, en son dîn olarak müslümanlıktır.

Sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ acaba bize neden bunları ispat ettiriyor? Çünkü biz bu Devrin İmamı'yız. Ve bu devir, dînlerin birleştirilmesi devridir.

Öyleyse, kardeşlerimiz de bilgisayar üzerinden, bütün dünyadakiler temas kurmalılar ve kendi kitaplarından öğrenmeliler ki; diğer 2 kitaplı dînin de aynı âyetlerini alarak, o dînin mensuplarıyla konuşarak, o kitaplarda da 7 safha ve 4 teslimin var olduğunu, 3 kitaplı dînde de, o dînin Hz. İbrâhîm'in hanif dîni olduğu gerçeğini görsünler.

Öyleyse sevgili kardeşlerim! Musevilikten sonra hristiyanlık, hristiyanlıktan sonra İslâm, sadece bir zaman faktörünün değişmesi sebebiyle oluşmuştur. Aradan geçen zaman parçası içinde yeni bir dînmiş gibi musevilikten sonra hristiyanlık oluşmuştur. Ondan sonra yeni bir dînmiş gibi İslâm oluşmuştur. Ama sevgili kardeşlerim, bu sadece merasimlerin farklılığını gösteren bir husus. Çünkü Allahû Tealâ Tevrat'a da İncil'e de Kur'ân-ı Kerim'e de 7 safha ve 4 tane teslimi koymuş.

Allahû Tealâ;

1- Tevrat'ın da Hz. İbrâhîm'in hanif dînini ifade ettiğini söylüyor.
2- İncil'in de Hz. İbrâhîm'in hanif dînini ifade ettiğini söylüyor.
3- Kur'ân-ı Kerim'de de Allahû Tealâ; bu dînin Hz. İbrâhîm'in hanif dîni olduğunu söylüyor.

Ne oldu? Sırasıyla; musevilik de hristiyanlık da İslâm da, hepsi Hz. İbrâhîm'in hanif dîni.

Dînin bütününü incelemeden evvel, Allahû Tealâ  bize 7 safha ve 4 teslimi 3 kitapta da gösteren bir yazıyı ihsan etti. Dikkat edin sevgili kardeşlerim, bizden evvel hiç kimse böyle bir şeyi söyleyebilmiş değil. Hiç kimse böyle bir hususu gerçekleştirmek istikametinde bir gayretin sahibi değil. Elinde deliller olmadığı için. Biz şu anda dünyadaki en büyük delillerin sahibiyiz. Bütün insanlara Tevrat'ta da İncil'de de Kur'ân-ı Kerim'de de 7 safha ve 4 tane teslimin mevcut olduğunu ispat edebilecek olan en sağlam delillerin sahibiyiz. Bunun mânâsı; dînlerin olmadığı, sadece merasimlerin farklılığı.

Öyleyse, dünyadaki dîn sebebiyle vücuda gelen bütün savaşların sona ereceği yeni bir devreye girdik sevgili kardeşlerim. Bu, bizim bütün dünya halkına müjdemizdir.

7 tane safha ve 4 tane teslim; sırasıyla Tevrat'ın da İncil'in de Kur'ân-ı Kerim'in de esasını teşkil eder. Hepsine bu açıklamaların Allah tarafından yapıldığının bu kesin ispatıdır. Allahû Tealâ Hz. Musa'ya, Allahû Tealâ Hz. İsa'ya, Allahû Tealâ Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz'e 7 safha ve 4 tane teslimi, kendi kitaplarında farz kılmıştır.

Hiç kimse "Hz. Musa'ya Allah vahyetmedi." diyemez. "Hz. İsa'ya vahyetmedi." diyemez. "Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V)'e vahyetmedi." diyemez. Üçünde de aynı gerçekler yer almıştır. Herbirinin yaşadığı zaman parçası farklıdır. Ama şu anda dünya üzerinde 3 tane ayrı dînin mevcudiyeti söz konusu. Bu bir görüntüdür. Zaman çerçevesi içinde merasimler değişiklikler göstermiştir. Bu da eşyanın tabiatına son derece uygundur. Ama Allahû Tealâ'nın işaretleri açık ve kesindir.

Üç kitabın da Allahû Tealâ'dan gelen vahiyle yazıldığı, son derece kesinlik kazanmıştır. Artık hiç kimse bu kitapların herhangibir tanesinin Allahû Tealâ  tarafından gönderilmediğini iddia edemez. Bu, Allahû Tealâ'nın bir ispat vasıtasıdır. Dünyada ilk defa olarak Allahû Tealâ bize bunları veriyor, bu bilgiyi veriyor. Artık dînlerin birleştirme zamanının geldiğinin bir işaretidir bu. Eğer bu sözlerimize itiraz edecekler varsa bize ulaşsınlar. Âyetlerin hepsini birer birer verelim. 7 safha ve 4 teslimi, 3 kitaplı dînde de ispat edelim.

Sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ boşuna konuşmaz. Allahû Tealâ bizi boşuna konuşturmaz da. Bu söylediklerimizin hepsi birer gerçektir.

Bugün kardeşlerimiz ellerindeki 3 kitaba ait bu 7 safha ve 4 teslimle hangi kiliseye gitseler, hangi sinegoga gitseler, hangi camiye gitseler, tam bir ispatla 3 kitaptan da o kitapların sahiplerine bunları ispat etmiş durumdadırlar. Ve tarama devam ediyor. Amerika çapında buradan başlayarak, bizim bulunduğumuz Norfolk'tan başlayarak bütün Amerika'ya bu gerçek yayılmakta. Toplantılar yapılmakta ve kendi kitaplarından, o sinegogta veya o kilisede bulunan hem pastörlere hem rabbaylara hem de müslümanlara, hocalara, İslâm âlimlerine bir bir Allah'ın hakikatleri anlatılmakta. Amerika'dan başlayan ve bütün dünyayı saracak olan bu birlik ve beraberlik, görülecektir ki; dünya sulhuyla noktalanacaktır.

Biline ki; bu bizim konuşmamız değildir. Bu, Allah'ın bizi konuşturmasıdır. Bunlar Allah'ın söylettikleridir.

Dünya üzerinde bu üç dînin müşterek taraflarını bizden başka hiç kimse bilmiyor idi. Şimdi öğreniyorlar ama biz de bilmiyorduk. Eğer Allahû Tealâ bize öğretmeseydi, biz de bilmemiş olacaktık. Hamdolsun ki, Tevrat'ın ve İncil'in muhtevasını, Kur'ân'ın muhtevasını bir insan, Allah'ın kendisine bu bildirisi olmadan 100 yıl okusa, bu neticelere varamazdı. Biz mi? Biz de varamazdık. Eğer Allah bize öğretmeseydi. Artık dünyanın sulh ve sükûn içinde yaşaması için dünyadaki en sağlam adım atılmış durumdadır.

Tevrat da İncil de Kur'ân-ı Kerim de Allahû Tealâ  tarafından indirilmiştir. Tevrat'ta da İncil'de de Kur'ân-ı Kerim'de de 7 safha ve 4 teslim kesin bir şekilde yer almıştır. Hiç kimsenin itiraz edemeyeceği bir dînlerin birleştirilmesi olayı başlamıştır.

Allahû Tealâ'nın dünya sulhunu bizlere bahşetmesini Yüce Rabbimizden dileyerek bugünkü sohbetimizi inşaallah burada tamamlıyoruz sevgili kardeşlerimiz, can dostlarımız, gönül dostlarımız. Bu vesileyle hepinizi çok ama çok sevdiğimizi bir defa daha belirterek sözlerimizin sonuna ulaşıyoruz. Hepinizi çok ama çok seviyoruz. Allah hepinizden razı olsun.

İmam İskender Ali  M İ H R