}
Türkiye Geneli Konferansı, Soru ve Cevaplar Bölüm 1 20.08.2012
Mp4 Mp3 Link

Sohbet Kodu: 113501

SOHBETİN ADI: TÜRKİYE GENELİ KONFERANSI-SORU VE CEVAPLAR- BÖLÜM 1
TARİHİ: 20.08.2012

Es selâmu aleykûm ve rahmetullahi ve berekâtuhu!

Sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım! Yüce Rabbimize sonsuz hamd ve şükrederiz ki; bir defa daha Allahû Tealâ bizleri sizlerle birlikte kıldı.

Sevgili kardeşlerim! Tekniğin bugünkü noktasında hamd olsun ki, her taraftaki sizlere, hepinize birden hitap etmek imkânını Allahû Tealâ bizlere lütfetti. Hepinizi çok ama çok seviyoruz. Hepinizin kalbimizde ayrı bir yeri var sevgili kardeşlerim!

Allahû Tealâ’nın bizden ne istediğine bakıyoruz. İstediği tek şey bizim mutluluğumuz. Allah herkesi sever. En az sevdiğinden en çok sevdiğine doğru insanlar sıralanır.

Sevgili kardeşlerim! Biz de öyle olmalıyız. İnsanları sevmeliyiz. Onlar yanlış yapsalar da bize kötü davrananlar da olsa aralarında, onları da sevmeye çalışmalıyız. Herkesin düşünce yapısı birbirinden farklıdır. İnsanlar Allah için yaşamayı öğrenene kadar yanlışlıklarla dolu bir  hayatı sürdürürler. Başlangıç noktası değişimin, Allah'a ulaşmayı dilemektir. Bu bir çıkış noktasıdır. Kim Allah'a ulaşmayı dilerse Allahû Tealâ’nın ifadesi; onu Kendisine ulaştıracağı.

Öyleyse kim Allah'a ulaşmayı dilerse Allah onu Kendisine ulaştıracağına dair söz vermiş.

42/ŞÛRÂ-13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrakû fîhi, kebure alâl muşrikîne mâ ted’ûhum ileyhi, allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).

(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ettiğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).


“Kim Bana ulaşmayı dilerse Ben onu Kendime ulaştırırım.” diyor.

Demek ki Allahû Tealâ’nın bütün insanlara yardımı hazır. Ne yapmak üzere? Onları ermiş evliya yapmak üzere… Ermiş; nesi ermiş? Ruhu ermiş. Nereye ermiş? Allah’a ermiş. Kimin ruhu dünya hayatını yaşarken, ölmeden evvel Allah’a ulaşırsa o kişi ermiştir. Yoksa bütün insanların ruhu öldükten sonra mutlaka Allah’a geri döner. Allah onlara doğduklarında ruhundan üfürmüştür. Ruh vücudun şeklini alarak onunla beraber gelişmiştir. Büyümüştür, tamamen kapladığı için. Sonra da bir gün kişi ölmüştür. O zaman ruhun tekrar Allah’a dönmesi söz konusudur.

Bütün insanlar için Allahû Tealâ’nın hedefi aynıdır: Onları cennetine alabilmek. Allahû Tealâ isterse herkesi cennetine alırdı. Ama insanların hak etmesini istiyor. Yoksa Allah için çalışanlarla şeytan için çalışanların aynı hüviyette kabul edilmeleri gerekirdi. Bu ise Allah’ın kanunlarına aykırıdır. Herkes ait olduğu seviyede yaşar. Herkes ait olduğu seviyede ya cennete girer, cennetlerden bir tanesine ya da cehennemlerden bir tanesine girer. Öyleyse sevgili kardeşlerim, cehennem dediğimiz zaman işkencelerle dolu korkunç bir hayatı düşünmek lâzım.

İnsan, bu dünya bir imtihan yeri olduğu cihetle bu dünyada bir imtihana tâbî tutulur. Ya kendisine düşeni yapar; Allah'a ulaşmayı diler, Allah da onu Kendisine ulaştırır. Ya da dilemez. İşte İslâm âleminin korkunç bir tuzağa düşmesi bu istikamette bir yanlışın sebebidir: İslâm’ın 5 şartı.  İslâm’ın şartı 5 değildir; 7’dir. Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’de 7’li sistemden bahsediyor. Gökler 7 kat, yerler 7 kat, denizler gene 7 kat.

Sevgili kardeşlerim! Daima bir 7’liler dizaynıyla karşı karşıyayız. İşte Allah ile olan ilişkilerinizde insanları sevmekle vazifeli olduğunuzu hiçbir zaman unutmayacaksınız sevgili kardeşlerim! Göreviniz tehlike! Göreviniz sadece kendinizi kurtarmak değildir. İnsanlara, özellikle dîn adamlarına mutlaka bunları anlatmalısınız. İslâm’ın 5 şartıyla yani namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şahadet getirmekle hiç kimse gerçek anlamda bir mü’min olamaz.

Sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ dînimizin adını İslâm dîni koyuyor. Kur’ân-ı Kerim’de aynen böyle yazıyor: Dîn İslâm dîni. Yani? Yani Allah’a teslim dîni. Yani?

1. Yani Allah’a ruhunu teslim etmek
2. Fizik bedenini teslim etmek
3. Nefsini teslim etmek ve
4. İradesini Allah’a teslim etmek

İnsan hayatı 7 safha ve 4 tane teslimden oluşur: Ruhun teslimi, fizik bedenin teslimi, nefsin teslimi, iradenin teslimi. Bu teslimlerin evvelinde ve sonrasında safhalar var. Bu safhaları sayarsak:

1. safha: Allah'a ulaşmayı dilemek
2. safha: Mürşide tâbiiyet
3. safha: Ruhun Allah’a ulaşması
4. safha: Fizik bedenin Allah’a teslimi
5. safha: Nefsin Allah’a teslimi
6. safha: Muhlis olmak
7. safha: İradeyi Allah’a teslim etmek

Öyleyse ruh, vech, nefs ve irade; 4 tane faktör, Allah’a teslim edilmek mecburiyetinde kalınan bir hedef ihtiva ederler.

Sevgili kardeşlerim! İnsanları sevmeliyiz. Onları en güzele davet etmeliyiz. İşte dîn adamlarımızın bu konudaki en büyük handikabı İslâm’ın 5 şartıdır. 5’i de şarttır: Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şahadet getirmek… Evet. Ama bu 5 şart insanları cehennemden kurtaramaz. Allahû Tealâ’nın 7 tane faktörü devreye alması:

1. Allah'a ulaşmayı dilemek
2. Mürşide tâbiiyet
3. Ruhun Allah’a teslimi
4. Fizik bedenin teslimi
5. Nefsin teslimi
6. Muhlis olmak ve
7. İradeyi Allah’a teslim etmekle gerçekleşir.

Görülüyor ki; 7 tane safha var, 5 tane değil. Öyleyse burada Allahû Tealâ’nın ortaya koyduğu gerçekler dîn adamlarımızın söyledikleriyle uyuşmuyor. Allah gerçekleri koymuş Kur’ân-ı Kerim’e. Dîn adamlarımızın da görevi Kur’ân-ı Kerim’den bu esasları öğrenmek olmalıydı.

Sevgili kardeşlerim! Herkes için, hepimiz için Allahû Tealâ kapıları ardına kadar açmış. “Gelin!” diyor. “Gelin, sizi kurtuluşa ulaştırayım. Gelin, sizi cennetime ulaştırayım.” İşte büyük yanılgıya baktığımız zaman namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek ve kelime-i şahadet getirmek: “Bunlar yeter mi?” diye sorduğunuzda dîn adamlarına; “Yeter.” diyorlar. “Biz İslâm’ın 5 tane şartını öğrendik. Bunu yaparız.” O zaman biz de onlara soruyoruz. “İyi de siz nasıl bir İslâm’sınız? İslâm “teslim olan” demek. Siz neyinizi Allah’a teslim ettiniz de ‘İslâm’ız.’ diyorsunuz? Ruhunuzu mu? Fizik bedeninizi mi? Nefsinizi mi? İradenizi mi? Neyi Allah’a teslim ettiniz? Neyinizi Allah’a teslim ettiniz?” Buna hiç kimse cevap veremedi şimdiye kadar.

Sevgili kardeşlerim! Bu büyük hakikatleri biz kitaplardan öğrenmedik. Bu büyük hakikatleri biz Allah’tan öğrendik. Allah öğretti. Her an O’nunla konuşmak yetkisinin sahibi kılındık. Öyleyse bize bir görev mi verilmiş? Elbette verilmiş. Allahû Tealâ’nın verdiği bu görev insanları cehennemden kurtarmak. Namaz kılan, oruç tutan, zekât veren, hacca giden, kelime-i şahadet getiren bir insan İslâm’ın 5 şartını gerçekten realize etmiş olur. Oluşturmuş olur. Ama bu 5 şart insanları cennete ulaştıramıyor. Demin saydığımız gibi cennetleri dizayn ettiğimiz zaman: “Acaba 7 tane cennet kimler için geçerli?” diye incelediğimiz zaman, Allahû Tealâ’dan aldığımız bilgi Allah'a ulaşmayı dileyip de ölenlerin gideceği yerin 1. kat cennet olduğunu söylüyor. Mürşidine tâbî olup da ölenlerin 2. kat cennetin sahibi oldukları, ruhunu Allah’a ulaştırıp da ölenlerin 3. kat cennetin sahibi oldukları, fizik bedenini Allah’a teslim edenlerin 4. kat cennetin sahibi oldukları, nefslerini teslim edenlerin 5. kat cennetin sahibi oldukları, muhlis olanların 6. kat cennetin sahibi oldukları, iradelerini de Allah’a teslim edenlerin 7. kat cennetin sahibi oldukları vakıasıyla karşılaşıyoruz.

Öyleyse sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım! Allahû Tealâ emirlerini apaçık bir şekilde ortaya koymuş ve 3 kitaplı dîn museviler, hristiyanlar ve İslâm; üçü de Allah’ın dînidir ve esaslarını incelediğimizde:

• Allah'a ulaşmayı dilemek
• Mürşide tâbiiyet
• Ruhun Allah’a teslimi
• Fizik bedenin teslimi
• Nefsin teslimi
• Muhlis olmak ve
• İradeyi teslim etmek

7 tane safhanın hepsi Tevrat’ta da mevcut, İncil’de de mevcut, Kur’ân-ı Kerim’de de mevcut. Hâl bu olduğuna göre sevgili kardeşlerim, niçin biz insanlar; “Benim dînim üstündür, ben daha üstünüm.” diye övünmeye çalışırlar. Bunun yanlış bir şey olduğunu anlamıyor muyuz hâlâ sevgili kardeşlerimiz? Hiç kimseyi küçültmeye, karalamaya hakkımız yok. Hiç kimse Hz. Musa’nın peygamber olduğunun aksini iddia edemez. Hiç kimse Hz. İsa’nın peygamber olduğunun aksini iddia edemez. Hiç kimse Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’in peygamber olduğunu inkâr edemez. Öyleyse Hz. Musa da bir peygamberdir, Hz. İsa da bir peygamberdir, sırasıyla Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz de bir peygamberdir. Hepsi devirlerinin en üst noktadaki kişileriydi. Devirlerinin imamıydı. Huzur namazının imamlarıydı Hz. Musa da Hz. İsa da Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz de.

Peki bugün? Bugün artık peygamberler yok. Son peygamber Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’di. O’ndan sonra bir daha peygamber göndermeyeceğini söylüyor Allahû Tealâ. Peygamberlik Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’le sona ermiştir. Bundan sonra oluşan sisteme baktığımız zaman burada artık peygamberliğin mevcut olmadığı, peygamberlerin görevlerini nebî olmayan, peygamber olmayan resûllerin gerçekleştireceği vakıasıyla karşı karşıyayız.

Öyleyse bütün insanlar için sevgili kardeşlerim, hedef aynıdır. Bu hedef cennettir ve bırakınız insanların Allah'a ulaşmayı dilemek, mürşide tâbiiyet, ruhun Allah’a teslimi, fizik bedenin teslimi, nefsin teslimi, muhlis olmak, iradenin teslimi standartlarını; bir insan daha Allah'a ulaşmayı dilese de arkasından ölse cehenneme gitmez. Dilemişse, onun gideceği yer mutlaka 1. kat cennettir. Eğer yaşarsa bu kişi mutlaka mürşidine tâbî olmak gereğini Allahû Tealâ onun kalbine koyacaktır ve kişi hacet namazını kıldığı zaman ona mutlaka mürşidini, ona uygun olan mürşidi kendisine gösterecektir. Öyleyse bütün insanlar için Allahû Tealâ kapıları ardına kadar açmış.

Sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ’nın istediği standartlara baktığımız zaman, bütün insanlar için Allah’ın istediği şeyin sadece ve sadece onların mutluluğu olduğunu görüyoruz. Hem dünya mutluluğu hem de cennet mutluluğu… Bu dünyada Allah’ın verdiği emirleri yerine getiren insanlar cenneti de hak edenlerdir. Bu cennetlerin 7 tane ayrı kattan ibaret olduğunu biliyoruz ve standartlara baktığımız zaman onda da 7’li bir sistem görüyoruz.

Allah'a ulaşmayı dileyip de ölenler 1. kat cennete girebilirler. Ama yaşarlarsa mutlaka mürşidlerine tâbî olacaklardır. Tâbiiyetle beraber ruhları vücutlarından ayrılacak, Allah’a doğru yolculuğa çıkacaktır. Böyle bir insan bu noktada ölse 2. kat cennetin sahibidir. Yaşarsa, vücudundan ayrılan ruhu mutlaka Allah’a ulaşacaktır. 7-8 aylık bir devre bu konu için yeterlidir. Ne olacaktır kişi? Ruhu Allah’a ulaşan, Allah’a eren birisi olacaktır. Böyle olan insanlara ermiş denir. Ermiş; nereye ermiş? Allah’a ermiş. Nesi ermiş? Fizik vücudu mu? Hayır, ruhu ermiş. Allah’ın üfürdüğü ruhu Allah’a tekrar ulaştırmak hepimizin temel görevidir. Bu görevi dünya üzerinde gerçekleştiremezsek Allah için netice değişmez. Çünkü kişi öldüğü zaman ruh bedenden ayrılarak Allah’a doğru olan yolcululuğunu yapar ve Allah’ a ulaşır.

Sevgili kardeşlerim! Bütün insanlar için Allahû Tealâ’nın dizaynı onlara mutluluk verecek bir statü içinde hazırlanmıştır. Allah’ın dostları her zaman huzur içindedirler. Herkese yardımcı olmaya çalışırlar. Onların düşman olduğu kimse yoktur. Onlara düşman olanlar yok mu? Var. Onlara düşman olanlar vardır, çoktur. Ama onlar kimseye düşman olmazlar.

Sevgili kardeşlerim! Neden onlara düşman olurlar? Hakikatleri bilmedikleri için… Onlar ilmi Allah’tan almışlardır. Diğerleri ise hocalarından öğrenmişlerdir. İşte hocalara baktığımız zaman onların İslâm’ın 5 şartıyla iktifa ettiğini görüyoruz, İslâm’ın 5 şartını yeterli gördüklerini görüyoruz. Sevgili kardeşlerim! İslâm’ın 5 şartı da elbette farzdır. Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şahadet getirmek elbette farzdır. Ama bu 5 tane şartın gerçekleşmesi hiç birini gerçek anlamda İslâm yapamaz. Gerçek anlamda İslâm kimdir? “Müslüman kimdir?” diye de sorabiliriz. Teslim olan kişidir. İslâm teslim olan demek. Neyini teslim edecek? Ruhunu, fizik bedenini, nefsini, iradesini…

Öyleyse bütün insanlar için Allahû Tealâ hedefler göstermiş ve de ayrı ayrı dînleri incelediğimiz zaman bakıyoruz ki; Tevrat’ta da 7 safha ve 4 teslim yer almış, İncil’de de yer almış, Kur’ân-ı Kerim’de de yer almış. İndiriliş sırasına göre konuştuk. Allahû Tealâ bu açıdan bütün insanlar için bir hedef tayini yapıyor.

Sevgili kardeşlerim! Allah’ın istediği bir tek şey var. İnsanların bu dünyada mutlu olmaları ve cennette, öldükten sonra gidecekleri yerin cennet olması, cennette yaşamaları ölümden sonra. Öyleyse bu mümkün mü? Herkes için mümkün. Yeter ki o kişi ruhunu Allah’a ulaştırmayı dilesin. Onun hristiyan olması, musevi olması bir şey değiştirmez. O kişi ruhunu Allah’a ulaştırmayı dilemişse Allah onun ruhunu mutlaka Kendisine ulaştırır. Çünkü ifadeyi tekrar ediyorum:

42/ŞÛRÂ-13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrakû fîhi, kebure alâl muşrikîne mâ ted’ûhum ileyhi, allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).

(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ettiğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).


“Kim Bana ulaşmayı dilerse yani ruhunu dünya hayatını yaşarken Bana ulaştırmayı dilerse Ben onu Kendime ulaştırırım.” buyuruyor Allahû Tealâ.

Öyleyse bütün insanlar için Allah’ın dizaynı budur sevgili kardeşlerim! Mutlu olmak ve mutlu etmek… Etrafınızdaki insanlara ne kadar mutluluk verebilirseniz siz de o kadar mutlu olursunuz. Mutluluk Allahû Tealâ’nın bütün insanlara vermek istediği hedeftir. Ama insanlar bunu kazanacak olan dizayna ulaşmazlarsa, onun gereklerini yerine getirmezlerse, meselâ Allah'a ulaşmayı dilemezlerse bu olay gerçekleşmez. Allah’ın 7’li sistemi, insanlar için de 7 tane safhayı koymuştur ortaya:

• Allah'a ulaşmayı dilemek
• Mürşide tâbiiyet
• Ruhun Allah’a ulaşması; 1.teslim
• Fizik bedenin teslimi; 2. teslim
• Nefsin teslimi; 3. teslim
• Muhlis olmak
• İradeyi teslim etmek

Öyleyse bütün insanlar için Allahû Tealâ bunları farz kılmış.

Sevgili kardeşlerim! Herşey öylesine güzel dizayn edilmiş ki; sevmek bunun aslını teşkil ediyor. Şu ana kadar yaptığımız basit açıklamalar konunun girişini teşkil ediyordu. Şimdi detaylara sizlerin sualleriyle gireceğiz inşaallah. Hepinizden bize ulaşacak olan sualleri dinliyoruz. Allah hepinizden razı olsun.

- Es selâmu aleykûm ve rahmetullahi ve berekâtuhu Muhterem Efendimiz! Hasret ve hürmetle gül kokan mübarek ellerinizden öpüyoruz ve mübarek Ramazan bayramına Allahû Tealâ sizinle birlikte bizi kavuşturduğu için hamd edip şükrederek inşaallah bugünkü sorulara başlamak istiyoruz Efendimiz!

İnşaallah. Yeniden Ramazan Bayramınız mübarek olsun. Dinliyoruz inşaallah.

SORU: Allah’ın istediği gibi bir kul olmak için ne yapmalıyız?

CEVAP: Allah’ın istediği gibi bir kul olmanın yolu hedeflere yönelmektir. Hedefler ne? Hedefler İslâm dîninin gereği olarak ruhu, fizik bedeni, nefsi ve iradeyi Allah’a teslim etmektir ve insanlar için bu zor bir şey değildir. Ama yıllardır, belki yüzyıllardır insanların tatbikatı aslî unsurları devreden çıkarmış gibi görünüyor. Bugün İslâm’ı İslâm’ın 5 şartından ibaret sayan insanların çoğunlukta olduğunu görüyoruz. Dîn adamlarımızın büyük bir çoğunluğu böyle olduğunu söylüyor. Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şahadet getirmek; bu İslâm’ın 5 tane şartıdır. Hepsi bu kadar. Hayır sevgili dîn adamlarımız, bu kadar değil.

• Allah'a ulaşmayı dilemek 6.’sını ve
• Teslimler 7.’sini ifade ediyor; ruhun, fizik bedenin, nefsin ve iradenin Allah’a teslimi.

Mademki Kur’ân-ı Kerim’de ruhumuzu da fizik bedenimizi de nefsimizi de irademizi de Allah’a teslim etmek farz kılınmış, bu standart içerisinde bizim de üzerimize düşen görevi gerçekleştirmemiz gerekir. Hepimiz için sevgili kardeşlerim, Allah’ın emirlerine Allah’ın emrettiği seviyede itaat etmek asıldır. Ve İslâm’ın 5 şartı bu seviyeyi tutmaz; bu seviyeden çok aşağıdadır. Gerçekten namaz kılmak da farzdır oruç tutmak da zekât vermek de hacca gitmek de kelime-i şahadet getirmek de… Ama bunlara baktığımız zaman sormaz mıyız biz o kardeşlerimize: “Tamam. Namaz kılmak da farzdır; oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şahadet getirmek. Ama size bir sualimiz var. Bizim dînimizin adı İslâm dîni yani teslim dîni ve Kur’ân-ı Kerim’i incelediğimiz zaman ruhumuzu da fizik bedenimizi de nefsimizi de irademizi de Allah’a teslim etmemizin farz kılındığını görüyoruz. Şimdi azîz ve muhterem dîn adamları! Sizlere bunu sorduğumuz zaman siz neyinizi Allah’a teslim etmek için çalışıyorsunuz?”

Bize hiç birisi cevap veremiyor. Onlara göre öyle teslim falan yok. Namaz kılınacak, oruç tutulacak, zekât verilecek, hacca gidilecek, kelime-i şahadet de getirdiler mi tamam. Cennete gidemeyecekler baştan ama onun da çaresini bulmuşlar! Baştan gidemeyecekler ama sonradan gidecekler!

Sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ kanunlarını koymuş. Elbette namaz kılınacak, oruç tutulacak, zekât verilecek, hacca gidilecek, kelime-i şahadet getirilecek. Ama burada 5 tane şart var. Hani Allah'a ulaşmayı dilemek? Yani ruhu Allah’a ulaştırmayı dilemek hani nerede? Ve sonrası daha da çok büyük oranda açıyor arayı: Ruhu, fizik bedeni, nefsi ve iradeyi Allah’a teslim etmek… Şimdi dînimizin adını soralım. Neydi dînimizin adı? İslâm dîni. Yani? Yani teslim dîni. İşte bu teslim dîni, bütün insanların ruhlarını da fizik bedenlerini de nefslerini de iradelerini de Allah’a teslim etmelerini içeriyor.

Allahû Tealâ o kadar diğergâm ki, o kadar insanları seviyor ki; onların hepsinin kurtuluşa ulaşması için bir insanın Allah'a ulaşmayı dileyerek ölmesi halinde onu 1. kat cennetine kabul ettiğini buyuruyor, Allahû Tealâ. Yaşarsa, mutlaka o kişiyi mürşidine ulaştırıyor. Tâbiiyetle beraber 2. kat cennetin sahibi oluyor kişi ve de ruhu vücudundan ayrılarak Allah’a doğru yola çıkıyor. 7-8 aylık bir devre içinde ruh Allah’a ulaşıyor. Ne oldu kişi? Ne diyoruz böyle insanlara? Ermiş evliya diyoruz. Ruhlarını dünya hayatını yaşarken Allah’a ulaştıran insanlar… Belki bir çok insan için: “Hadi canım sen de… Böyle şey olmaz. Dünyada yaşarken insanlar, hiç ruh Allah’a ulaşır mı?” Acaba Kur’ân-ı Kerim’i okudular mı bu insanlar? Tevrat’ı okudular mı? İncil’i okudular mı? 3 kitaplı dînde de ruhun, vechin, nefsin ve iradenin Allah’a teslimi farz kılınmış.

Sevgili kardeşlerim! Hz. Musa da bir peygamberdi. Hz. İsa da bir peygamberdir. Nasıl Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) bir peygamberse Hz. Musa da bir peygamberdi, Hz. İsa da peygamberdi ve ortaya koydukları dîn açık ve kesin. Birisi musevilik, birisi hristiyanlık ve Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in dîni İslâm yani teslim olma dîni, Allah’a teslim olma dîni.

Sevgili kardeşlerim! Etrafınızdaki insanlara bu hakikatleri anlatmalısınız. Onlar İslâm’ın 5 şartıyla kurtulacaklarını zannediyorlar. Bu mümkün değil sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ bütün insanların Allah’ın cennetine girmesini hedef olarak alıyor.

Sevgili kardeşlerim! Hz. Musa da Hz. İsa da Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) de birer peygamberdir. Allahû Tealâ Hz. Musa’ya Tevrat’ı, Hz. İsa’ya İncil’i ve Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’e Kur’ân-ı Kerim’i indirmiştir. İncelediğimiz zaman Tevrat’ta da İncil’de de Kur’ân-ı Kerim’de de 7 safha ve 4 teslimi tam olarak görürüz. Öyleyse Allahû Tealâ’nın Hz. Musa da peygamberidir, Hz. İsa da Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz de. (Sırasıyla konuştuk.) Bunları söylemekten muradımız ne? Muradımız ayrı ayrı dîn mensubu olduklarını düşünen insanların birbirlerini sevmelerini temin etmek. Hepsi bir peygambere inanıyor. Hz. Musa’ya inanıyorlar museviler. Hz. İsa’ya inanıyorlar hristiyanlar. Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’e inanıyorlar müslümanlar. Neyle karşı karşıyayız? 3 tane kitaplı dînle. 3 peygamber, 3 kitaplı dîn ve derinine giriyoruz konunun, muhtevasına giriyoruz. Bir de bakıyoruz ki:

• Allah'a ulaşmayı dilemek
• Mürşide tâbiiyet
• Ruhun Allah’a teslimi
• Fizik bedenin teslimi
• Nefsin teslimi
• Muhlis olmak ve
• İradeyi teslim etmek Tevrat’ın da esasını teşkil ediyor, İncil’in de esasını teşkil ediyor, Kur’ân-ı Kerim’in de esasını teşkil ediyor.

Ve neyle karşı karşıyayız? Üçü de aynı dîn oldu. Değişen ne? Değişen ritüeller yani merasimler. Aradan geçen yüzlerce yıl merasimlerin değişmesine sebebiyet vermiş. Hepsi o kadar sevgili kardeşlerim! Bütün insanlar için Allahû Tealâ’nın ortaya koyduğu hedef budur. Bütün insanlar için Allahû Tealâ bunları öneriyor. 7 tane safha… Bunlardan 4 tanesi de teslimler: Ruhun, vechin yani fizik bedenin, nefsin ve iradenin Allah’a teslimi.

Sevgili kardeşlerim! Sualler faslına ulaşalım inşaallah. Allah hepinizden razı olsun.

SORU: Allah’a teslim olmak için Allah’a nasıl dua etmeliyiz?

CEVAP: “Ey Yüce Allah’ım! Ben de ruhumu, fizik bedenimi, nefsimi ve irademi Sana teslim etmek istiyorum. Ne olur! Beni de teslim olanlardan kıl.” İşte böyle söylemeleri lâzım. Bunu çeşitli şekillerde anlatabilirler. Ama ana hedef bu olmalı. Allah razı olsun.

SORU: Hidayete ulaşmak isteyen bir kişinin hayatında mürşidin ve tövbenin önemi nedir?

CEVAP: Hiç kimse mürşidine, onu Allah’tan sorup da ulaşmadan ve ona tâbî olmadan ruhunu Allah’a teslim edemez. Onu teslim edemezse zaten arkadan fizik vücudunu da teslim edemez. Daha sonra gelecek olan bir olay o. Nefsini hiçbir zaman teslim edemez. İradesini de teslim edemez.

Öyleyse Allahû Tealâ’nın İslâm dînine İslâm adını vermesi onun teslim dîni olduğunu söylemesi diğer dînlerin teslim dîni olmadığını ifade etmez. Çünkü Tevrat’ı inceldiğimiz zaman, 7 safha ve 4 tane teslimi Tevrat’ta net olarak görüyoruz. İncil’i incelediğimiz zaman, 7 safha ve 4 tane teslimi İncil’de de görüyoruz. Kur’ân-ı Kerim’i zaten öğrendiniz. 7 safha ve 4 teslim Kur’ân-ı Kerim’in temelini teşkil eder.

Öyleyse zaten dînimizin adı bu teslim dîni. İslâm dîni yani teslim olanların dîni. Bütün insanlar için Allahû Tealâ’nın standartlarında en güzeli Allahû Tealâ tarafından geliştirilmiş, yerleştirilmiş ve Allahû Tealâ istiyor ki; herkes Allah’a teslim olsun. Teslim olsun da üst kat cennetlere girsin. Ama cennete giriş bir taleple bile geçerli. Bir insan; “Yarabbi! Ben de ruhumu Sana ulaştırmak istiyorum. Ne olur, benim de ruhumu Sana ulaştır!” dese, bunu kalben, kalbi olarak söylese, kalbinde bu talep var olarak söylese o kişi 1. kat cennete Allahû Tealâ tarafından mutlaka ulaştırılır. Bu noktada ölse, onun gideceği yer 1. kat cennettir. Yaşarsa ne olur? Yaşarsa, Allah ona mürşid sevgisi verecektir. O kişi mürşidi nerede olursa olsun, ona ulaşacak ve ona tâbî olacaktır. İşte sevgili kardeşlerim, biz ülkenin bir ucundayken Allah’tan mürşidimiz sormuşuz. Allahû Tealâ Muhammed Raşit Hazretleri’ni göstermiş bize. Biz de ülkenin öteki ucuna gidip, ona tâbî olmuşuz ve hayatımız ondan sonra değişmiş ve dünyadaki belki en mutlu insanlardan birileri olmuşuz biz de. Kim Allah’a ne kadar yakınsa o kadar mutludur.

Sevgili kardeşlerim! Herkes için kapılar ardına kadar açıktır. Allahû Tealâ istiyor ki; herkes kurtulsun. Herkes ruhunu Allah’a ulaştırsın. Herkes fizik vücudunu Allah’a teslim etsin. Herkes nefsini Allah’a teslim etsin. Herkes iradesini Allah’a teslim etsin. Ne görüyoruz? Ruhumuz da fizik bedenimiz de nefsimiz de irademiz de Allah’a teslim edilmesi gereken insani vasıflardandır.

Öyleyse sevgili kardeşlerim, hepiniz için bütün dünya bir örnektir. İnsanlara dikkatle bakın. Kim Allah ile ilişkisini kuramazsa, o kişinin dünya hayatında kazanacağı milyonlar onu mutlu edemez. Mutluluk farklı bir şeydir. Mutluluk iç dünyasında o kişinin sulh ve sukûna ulaşmasıyla mümkündür. Bu ise nefs tezkiyesini mutlaka gerektirir. Bu tamamlandıktan sonra da nefs tasfiyesi arkasından gelecektir. Nefs tezkiyesi; nefsin kalbinin %51, %50’den fazla nurlarla dolması halidir. %51 olduğunda nefs tezkiyesi tamamlanmıştır. Ama tasfiye %100’dür. Nefsin kalbinin %100 nurlarla dolu olması. Daimî zikre ulaşmadan kimse nefs tasfiyesini gerçekleştiremez. Allah razı olsun.

SORU: Siz Kur’ân’dan konuşuyorsunuz ve anlattıklarınızı dinlemek bile kalbimizde huzuru oluşturuyor. Allah'a ulaşmayı dilemeyi sizden öğrendik ve geçen haftaki konferansınızda tövbe aldık. O kadar çok mutluyum ki; sizin sohbetlerinizi sürekli dinliyorum ve artık namazlarımı da aksatmamaya başladım. Her namazım da ve zikir yapışımda da çok mutlu oluyorum. Bu duygularımı paylaşmak istedim. 7.000 zikir yapıyorum ve sizin sohbetlerinizi dinliyorum. Allah sizden sonsuz razı olsun.

CEVAP: Bu kardeşimizden de Allah razı olsun. İşte istediğimiz bu kadar basit sevgili kardeşlerim! Keşke herkes bu kardeşimiz gibi Allah'a ulaşmayı dilese... Dileseler de dünyada mutluluğun var olduğunu, yaşanmaya değer bir şey olduğunu onlar da tatsalar, onlar da kendilerine bu istikamette zemin hazırlasalar. Biz çok büyük bir mutluluk duyarız.

Sevgili kardeşlerim! Bugüne kadar kim bilir kaç bin insan bizim onlara buradan, televizyonlardan anlattığımız aslî unsurlar itibariyle Allah'a ulaşmayı dilediler. Ulaşabilecekleri yerdeki mürşidi sordular Allahû Tealâ’dan ve baktılar ki; kendi çevrelerinde de bu tarzdaki insanlar her zaman varmış. Öyleyse sevgili kardeşlerim! Bizim kardeşlerimiz hamd olsun ki; bütün Türkiye’de var ve aralarında çok sayıda tövbe verebilecek kardeşimiz var. Öyleyse kapılar herkese açık.

Tâbiiyet demek 2. kat cennet demek. Tâbiiyet demek ruhun vücuttan ayrılarak Allah’a doğru yola çıkması demek. Tâbiiyet demek vücuttan ayrılan ruhun 7-8 ay içersinde Allah’ın Zatı’na ulaşması ve o kişinin ermiş evliya olması demek. İşte o zaman biz de şarkıyı söylüyoruz: “Herşey çok mu güzel, yoksa bize mi öyle geliyor?” Allah razı olsun.

SORU: Ermiş olmak ne demektir?

CEVAP: Allah razı olsun. Ermiş olmak ruhunu Allah’a ulaştırmış olmak demek. Hiç kimse bir mürşide tâbî olmadan ermiş olamaz. Herhangi bir mürşid de bu konuda geçerli olmaz. Mutlaka kişinin Allahû Tealâ’dan mürşidini sorması hacet namazını kılmakla mümkündür. Boy abdestini alacak kişi, hacet namazını kılacak. Arkasında da Allahû Tealâ’ya; “Yarabbi! Ben de ruhumu Sana ulaştırmak istiyorum. Bunun için hacet namazını kıldım. Ne olur, bana da mürşidimi göster.” diyecek ve Allah’ın kendisine söylediği, ulaştırdığı mürşide vasıl olacak. Ona tâbî olacak ve böylece ruhu vücudundan ayrılacak. Bu noktadan sonraki süreç 7-8 aylık bir süreçtir. Bu zaman parçası içinde ruh 1., 2., 3., 4., 5., 6., 7. gök katlarına çıkacak, 7. gök katından sonra Sidretül Münteha’ya ulaşacak, oradan da Allah’ın Zatı’na ulaşacak, Allah’ın Zatı’nda ruh ifna olacaktır, yok olacaktır. Ve o kişi böylece ermiş evliya olacaktır. Ruhu Allah’a ermiş olan bir evliya… Allah razı olsun.

SORU: Allah’a teslim olmayı dilemeden ibadetlerimizle de cennete gidemez miyiz?

CEVAP: Allah'a ulaşmayı dilemeden, ibadetleriyle kimse cennete gidemez. Allahû Tealâ insanın manevi gelişmesi için kanunlar koymuş.

• 1. kat cennete girebilen; Allah'a ulaşmayı dileyen ama mürşidine ulaşamadan ölen kişiler için geçerli.
• 2. kat cennet mürşidini Allah’tan soran, ona ulaşan, tâbî olan, ondan sonra da ölen kişiler için geçerli.
• 3. kat cennet ruhunu Allah’a ulaştırıp ondan sonra rahmetli olan kişi için geçerli.
• 4. kat cennet fizik bedenini Allah’a teslim edenler için.
• 5. kat nefsini Allah’a teslim eden kişiler için.
• 6. kat muhlis olanlar için.
• 7. kat o insanın daha da üst seviyeye çıkmasını gerektiriyor ve nihayet iradesini de Allah’a teslim etmek söz konusu oluyor insanlar için. O da 7. kat cenneti ifade ediyor.

Demek ki:

• Allah'a ulaşmayı dilemek
• Mürşide tâbiiyet
• Ruhun Allah’a ulaşması
• Fizik bedenin teslimi
• Nefsin teslimi
• Muhlis olmak ve
• İradeyi Allah’a teslim etmek

Tekrar ediyorum:

• Allah'a ulaşmayı dilemek
• Mürşide tâbiiyet
• Ruhun Allah’a ulaşması
• Fizik bedenin teslimi
• Nefsin teslimi
• Muhlis olmak
• Ve iradeyi Allah’a teslim etmek

7 tane safha var gördüğünüz gibi. Ve:

• Ruhun,
• Vechin,
• Nefsin ve
• İradenin Allah’a teslimi; 4 tane de teslim var sevgili kardeşlerimiz! Allah razı olsun.

SORU: Ben başka bir yerden tövbe almıştım. Ancak hayatımda bir değişiklik olmadı. Namaz kılarken ya da zikir yaparken mutluluk pek hissetmiyorum. Sizin anlattıklarınızı dinlerken çok mutlu oldum. Sizden tövbe almak istiyorum. Ben de tövbe alabilir miyim?

CEVAP: Tamam. Mademki bu kardeşimiz tövbe almak istedi, o zaman salonda bulunan herkesin tövbe almasını temin edecek standardı şimdi gerçekleştiriyoruz. Herkes hazırsa başlıyoruz inşaallah. Hepimiz Eûzu Besmele çekeceğiz.

Eûzubillâhimineşşeytanirracîm Bismillahirrahmanirrahîm.

Allahû Tealâ’nın huzurunda günahlarımız için tövbe ederek ve Allah’tan mağfiret dileyerek ve Allah’ın emir ve yasaklarına uyacağımıza yemin ederek, Allah’tan kendisine kitap, sancak, taht, nur ve kılıç verilen Mehdi Resûl’e, emirlerine itaat edeceğimize yemin ederek ihsanla tâbî olduk. Lâ ilâhe illâllah Muhammeden resûlullah ve nebîullah.

Hepinizin tövbesi tamamlandı. Allah razı olsun sevgili kardeşlerim!

SORU: Ben Allah’a ulaşmayı istiyorum. Ancak nasıl ulaşacağımı bilmiyorum. Bu konuda bizi aydınlatır mısınız?

CEVAP: Bu sualin cevabı verildi. Bu kardeşimiz hacet namazını kılacak. Evvelâ boy abdesti alacak. Sonra hacet namazını kılacak ve Allah’tan mürşidini soracak. O gece Allahû Tealâ ona mürşidini inşaallah gösterecek. Allah razı olsun.

SORU: Günümüz dîn tatbikatında mürşide tâbî olmanın dîni yaşamak için gerekli olmadığı söyleniyor. Tasavvufta ise mürşidin farz olduğunu duyuyoruz. Mürşidin dîndeki yeri nedir? Bizi bu konuda aydınlatabilir misiniz?

CEVAP: Sevgili kardeşlerim! Allah’ın kanunlarını insanların söylediği zırvalar bozamaz. Allah’ın kanunları evvelâ Tevrat’a yazılmış. Allahû Tealâ tarafından indirilmiş, Tevrat indirilmiş. Sonra İncil indirilmiş, ona yazılmış. En sonra da Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz, Peygamber Efendimiz zamanında ona indirilen Kur’ân-ı Kerim’e yazılmış. İncelediğimiz zaman 3 kitabın da aynı şeylere muhtevi olduğunu görüyoruz.

• Allah'a ulaşmayı dilemek
• Mürşide tâbiiyet
• Ruhun Allah’a ulaşması
• Fizik bedenin teslimi
• Nefsin teslimi
• Muhlis olmak
• İradeyi Allah’a teslim etmek

3 kitaplı dînde de aynı şeyler yer almış durumda. Öyleyse sevgili kardeşlerim, “Ben müslümanım. Tek dîn müslümanlıktır” diye düşünmek büyük bir hata olur. Allahû Tealâ açık ve kesin bir şekilde Kur’ân-ı Kerim’de Hz. Musa’nın da bir peygamber olduğunu, Hz. İsa’nın da bir peygamber olduğunu açık ve kesin bir şekilde belirtmiş. Bunun mânâsı musevilik ve hristiyanlık; Hz. İsa’nınki hristiyanlık, Hz. Musa’nınki musevilik… Sevgili kardeşlerim! Bu dizayn içerisinde başka dînlerin değersiz olduğunu düşünmek büyük hata olur. Onların da; Hz. Musa’nın da Hz. İsa’nın da peygamber olduğunu açık ve kesin bir şekilde Kur’ân-ı Kerim de bildiriyor, Tevrat da bildiriyor, İncil de bildiriyor.

Öyleyse bütün insanlar için olay aynıdır. Her devirde yaşayan insanlar, o devirdeki peygambere tâbî olarak hedeflerini tamamlamışlardır. Sonra her birinin mevcut olduğu dîn muhtevası üzerine, ülkelerde birbirinden farklı dînler öne çıkmıştır. İşte musevilerde Tevrat, hristiyanlarda İncil, müslümanlarda da Kur’ân-ı Kerim… Öyleyse sevgili kardeşlerim, “Onlar gâvurdur. Onlar Allah ile ilişki kuramazlar.” tarzındaki bir düşünce yanlıştır. Hz. Musa da bir peygamberdir, Hz. İsa da bir peygamberdir. Onların da kültürleri bugüne kadar devam etmiş durumda. Elbette aralarında dînlerini lâzımgeldiği şekilde yaşayamayan çok insan var. Müslümanlıkta da yok mu sevgili kardeşlerim? Birçok insan İslâm’ın 5 şartını kendisine yeterli görür: Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şahadet getirmek. Böyle düşünen insanlara sorun lütfen:

-“Sevgili kardeşim! Allah razı olsun. Sen diyorsun ki; ‘İşte esas budur; namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şahadet getirmek.’ Çok güzel. Ama sana bir sual sormak istiyorum. Bizim dînimizin adı ne?”

-“İslâm.” Alacağı cevap budur.

-“Peki, İslâm ne demek? Teslim olan demek. Şimdi ben ayıp olmazsa sana sorabilir miyim sevgili kardeşim? Beni affet lütfen. Sen Allah’a neyini teslim ettin? Ruhunu mu, fizik bedenini mi, nefsini mi, iradeni mi? Kur’ân-ı Kerim’i incelediğimiz zaman ruhun da fizik bedenin de nefsin de iradenin de Allah’a teslim edilmesini farz kılıyor Allahû Tealâ ve dînimize İslâm dîni diyor. Yani teslim dîni diyor. Sen neyini Allah’a teslim ettin?”

Dîni, İslâm dînini İslâm’ın 5 şartına indirgeyen zavallılara sesleniyorum. Siz dîninizi yaşamıyorsunuz. Siz kendinize tatbik ettiğiniz standartlar içerisinde Allah’ın emirlerinden sizi aslî unsura yani İslâm olma noktasına ulaştıracak olan temeli devre dışı bırakmış durumdasınız. Siz Allah'a ulaşmayı dilemiyorsunuz. Dileseydiniz mürşidinizi Allah’tan sormanız gerekirdi. Sorduğunuz zaman Allah mutlaka mürşidinizi gösterecektir. Gösterdiği zaman da nerede olursa olsun, ona ulaşmanız gerekirdi. Ulaşmadınız. Ulaşmadıysanız siz müslüman olamazsınız, İslâm olamazsınız. İslâm teslim olan demek.

Allah'a ulaşmayı dileyen, hacet namazını kılarak mürşidini Allah’tan soran ve Allah’ın gösterdiği mürşide ulaşarak onun elini öpen, böylece ruhu vücudundan ayrılıp Allah’a doğru yola çıkan kafileye katılan insanlar, onlar İslâm olmak şerefine ereceklerdir. İslam yani teslim olan şerefine ereceklerdir. Neden? Çünkü Allah'a ulaşmayı dilemişlerdir. Orada bırakmamışlardır konuyu. Hacet namazını kılıp Allah’tan mürşidlerini sormuşlardır. Dünyanın neresindeyse ona ulaşıp, ondan feyz almışlardır. Tâbî olmuşlardır. Tâbî oldukları anda da ruhları mutlaka vücutlarını terk edip Allah’a doğru yola çıkmıştır. Bu noktadan sonraki ruhun yolculuğu 7-8 aylık bir devreyi ifade eder ve bu devre içinde insanlar ruhlarını Allah’a ulaştırırlar.

Sevgili kardeşlerim! Bütün insanlar için Allahû Tealâ’nın hedef gösterdiği şey budur. Dînler üzerinde zaman içerisinde vücuda gelen değişiklikler eğer bir dejenerasyonu ifade ediyorsa, aslî unsurlar zedelenmişse, tatbik sahasına artık girmiyorsa, o dîn o insanlara teslim olmayı gerçekleştiremez. İnsanlar dînlerini Allahû Tealâ’dan aldıkları statü içinde gerçekleştirirlerse o zaman hristiyanlar da museviler de İslâm da aynı hedeflere ulaşır.

Sevgili kardeşlerim! Başka dînlerin mensuplarını onları zemmederek sakın gücendirmeyin. Unutmayın ki; onlar hristiyanlarsa onların da resûlleri var. Resûl değil nebîsi var. Eğer museviyse Hz. Musa, eğer hristiyansa Hz. İsa, müslümanların da Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V). Hz. Musa Tevrat’ın sahibi, Hz. İsa İncil’in sahibi, Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) (yaşama tarih sıralarına göre veriyoruz) Kur’ân-ı Kerim’in sahibi. Üçünü de incelediğimiz zaman, 7 safha ve 4 tane teslimin Tevrat’ta da İncil’de de Kur’ân-ı Kerim’de de tam olarak yer aldığını görüyoruz.

Öyleyse asla başka dînlerin mensuplarını küçültmeye çalışmayalım sevgili kardeşlerim! Onların da aralarında dînlerini gerçek anlamda yaşayanlar var. Merasimler geçen zaman parçaları içinde değişmiş olabilir. Ama şu hakikati hiç unutmayacaksınız. Hz. Musa’dan bahsediyorsanız, bir peygamberden bahsediyorsunuz. Hz. İsa’dan mı bahsediyorsunuz? Gene bir peygamberden bahsediyorsunuz. Eğer Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V)’den bahsediyorsanız, gene bir peygamberden bahsediyorsunuz. Üç dîn de kitaplı dîndir. Üç dînin de indirildiği kitaplar Allahû Tealâ tarafından o devirdeki peygambere indirilmiştir. Hz. Musa da peygamberdir, Hz. İsa da, Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) de. Tarih sırasına göre konuşuyorum.

Öyleyse sevgili kardeşlerim, bütün insanlar için Allahû Tealâ’nın hedef gösterdiği şey insanların mutluluğudur ve dîn devrede yoksa insanlar dînlerini bir kenara bırakmışlarsa, Allah ile ilişkileri kesilmişse onların mutlu olması hiçbir şekilde mümkün değil. Buna dayalı olarak onlar dînlerinin gereklerini yerine getirirler. Ama bu yerine getirme bir hedefe yönelik olmadığı için hiçbir zaman tamamiyet teşkil edemez. Onları Allah’a ulaştıramaz.

Öyleyse Allah’ın hepimize gösterdiği şeylere dikkatle bakacağız. 7 tane, 7 kat cennet var, 7 kat cehennem var. Ve ister Tevrat’a bakın, ister İncil’e bakın, ister Kur’ân-ı Kerim’e bakın aynı şeyleri göreceksiniz: 7 tane safha. Bu 7 safhanın 4’ü teslimlerdir: Ruhun teslimi, fizik bedenin teslimi, nefsin teslimi, iradenin teslimi. Biz bu teslimler sebebiyle dînimize İslâm dîni adını vermişiz. İslâm âlemi bu teslimler sebebiyle İslâm kelimesini kullanıyor yani “teslim olan” demek.

Öyleyse bütün insanlar için Allahû Tealâ’nın ortaya koyduğu gerçeklere bakıyoruz. Allahû Tealâ istiyor ki; herkes mutlu olsun. Herkes Allah’ın, O’nun peygamberine indirdiği kitabın gerçeklerini öğrensin. Tatbik etsin de mutlu olsun ve 3 kitabı bir araya getirerek karşılaştırdığımız zaman, inceden inceye onun özelliklerini araştırdığımız zaman üçünün de aynı esasları muhtevi olduğunu görüyoruz. 7 safha:

• Allah'a ulaşmayı dilemek
• Mürşide tâbiiyet
• Ruhun Allah’a ulaşması
• Fizik bedenin teslimi
• Nefsin teslimi
• Muhlis olmak
• İradeyi Allah’a teslim etmek

Öyleyse:

1. Allah'a ulaşmayı dilemek
2. Mürşide tâbiiyet. Böylece ruh bedenden ayrılıyor.
3. Sonra ruhun Allah’a ulaşması, 1. teslim
4. Fizik bedenin teslimi, 2. teslim
5. Nefsin teslimi, 3. teslim
6. Muhlis olmak
7. İradeyi Allah’a teslim etmek, 4. ve son teslim

Ruhun, vechin, nefsin ve iradenin Allah’a teslimini içeriyor.

Sevgili kardeşlerim! Böyle bir dizayn içerisinde bütün insanların Allah ile olan ilişkilerinde mutluluğu yaşaması her zaman mümkündür. Allahû Tealâ emirlerini peygamberlerine verip o kitapları yazdırıyor. Yazdırmasında bir sonuç var. Bu kitaplar Allahû Tealâ’nın peygamberlere indirdiği kitaplar, yani nebîlere indirdiği kitaplar şeriat kitabıdır. Mutlaka o toplum o kitaba itaat etmek mecburiyetindedir. Hristiyanlar Hz. İsa’ya indirilen kitabı esas alırlar. Museviler Hz. Musa’ya indirilen kitabı yani Tevrat’ı esas alırlar. Müslümanlar da Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’e indirilen Kur’ân-ı Kerim’i esas alırlar.

Şimdi konunun can alacak noktasına ulaştık. Neden böyle söylüyoruz? Çünkü Tevrat’ta da 7 safha ve 4 tane teslim yer almış durumda. İncil’de de 7 safha ve 4 tane teslim yer almış durumda. Kur’ân-ı Kerim’de de 7 safha ve 4 tane teslim yer almış durumda. Yani? Yani Hz. Musa da bir peygamberdir, Hz. İsa da bir peygamberdir, Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) de bir peygamberdir. Biz İslâm olarak Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’e indirilen Kur’ân-ı Kerim’i esas ittihaz ederiz ve onun ondaki emirleri tatbik ederiz. Museviler Tevrat’taki esasları tatbik mevkiine koyarlar. Hristiyanlar İncil’deki esasları tatbik mevkiine koyarlar ve incelediğimiz zaman görürüz ki; 3 kitaplı dîn de aynı 7 safha ve aynı 7 safhanın içindeki 4 tane teslimden oluşuyor. Şimdi sayalım:

1. Allah'a ulaşmayı dilemek
2. Mürşide tâbiiyet
3. Ruhun Allah’a ulaşıp teslimi
4. Fizik bedenin teslimi
5. Nefsin teslimi
6. Muhlis olmak
7. İradeyi Allah’a teslim etmek 7 tane safha.

• Ruhun,
• Vechin,
• Nefsin ve
• İradenin Allah’a teslimi; 4 tane teslim konunun esasını oluşturuyor.

Sevgili kardeşlerim! İnsanları değerlendirirken onları küçültmeye çalışmayın. Dostluğun dünya çapında yerleşebilmesi başkalarına da lâzımgelen saygıyı göstermemizle gerçekleşebilir. Şimdi sizlere Hz. Musa’nın da peygamber olduğunu, Hz. İsa’nın da peygamber olduğunu, Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’in de peygamber olduğunu açık ve kesin bir dille ifade ettik. Kur’ân-ı Kerim Hz. Musa’nın ve Hz. İsa’nın peygamber olmadığını söylemiyor; onlar da peygamber.

Öyleyse sevgili kardeşlerim, biz Allah’a sonsuz hamd ve şükrediyoruz. Neden? Bu konuda hiç kimse bizi aldatamaz da ondan. Ne demek istiyoruz? Çok basit söylemek istediğimiz şey. Allahû Tealâ bizimle her an konuşur. Her an emirlerini verir. Biz de hemen yerine getiririz. Biz de O’na her an sormak ve cevabını almak imkânının sahibiyiz. Öyleyse biz Hz. Musa’nın ve Hz. İsa’nın peygamber olduğunu Allahû Tealâ’dan öğrendik ve kitaptan incelediğimiz zaman gerçekten Kur’ân-ı Kerim’le aynı esasları ihtiva ettiğini gördük. Yani 7 safha ve 4 teslimin Tevrat’ta da İncil’de de Kur’ân-ı Kerim’de de aynı standartlarda mevcut olduğunu Allahû Tealâ bize teker teker gösterdi. Öyleyse bunların hepsi Allahû Tealâ’nın lütfu keremidir.

Bize düşen şey sevgili kardeşlerim, sevmektir. Evvelâ birbirimizi seveceğiz. Sonra onların etrafındaki kişileri de seveceğiz. Sonra diğer dînlerin mensuplarıyla karşılaştığımız zaman birbirinden ayrı olan noktaları, “Ben haklıyım.” diye ortaya koymak yerine müşterek noktaları ortaya koymamız asıldır. Ve bu müşterek noktaları ortaya koyduğumuz zaman açık ve net olarak 7 safha ve 4 tane teslimin Tevrat’ta da var olduğunu, İncil’de de var olduğunu, Kur’ân-ı Kerim’de de var olduğunu kesin bir şekilde herkese ispat edebiliriz. O zaman sonuç nedir sevgili kardeşlerim? Sonuç bir harikadır. Dünya sulhuna ilk adımdır bu. Eğer hristiyanlar da museviler de kendi kitaplarındaki 7 safha ve 4 teslimin kündüne varabilirlerse ki; biz onlara her zaman âyet veririz. Hangi âyetlerle 7 safha ve (dolayısıyla bunların 4’ü teslimlerdir.) 7 safhanın içindeki 4 teslim de hangi âyetlerde mevcutsa onları, onlara ulaştırabiliriz.

Öyleyse sevgili kardeşlerim! Bütün insanlar için yapılması lâzımgelen şey açık ve kesindir. Bize düşen Allah’ın emirlerini insanlara iletmektir ve hepsinin Hz. İbrahim’in hanif dîni olduğunu insanlara ispat ederek dînler arası diyaloğu, aslî unsurlar itibariyle 3 dînin de aynı esasları ihtiva ettiğini herkese ispat etmek bizim için bir vazifedir. Allahû Tealâ böyle bir vazifeyi verdi bize. Muradı ne? Muradı dünya sûlhu, dünyada birbirine düşman ülkelerin kalmaması.

Sevgili kardeşlerim! Bir tane Allah var. O, Allah ve ortaya koyduğu kitaplar Tevrat, İncil ve Kur’ân-ı Kerim üç tane peygamberine indirilmiştir; Hz. Musa’ya, Hz. İsa’ya ve Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’e. Ve incelediğimiz zaman 7 safha ve 4 teslimin 3 kitapta da mevcut olduğunu ve aynı esasları ihtiva ettiğini görüyoruz. Esaslar aynıdır, asıllar aynıdır. Ama detaylarda, aradan geçen yüzyıllar sebebiyle ayrılıklar oluşması gayet tabiîdir ve oluşmuştur. Bu sebeple 3 ayrı dînin de merasimi birbirinden farklıdır. Birbirinden farklıdır diye onları sakın yanlış değerlendirmeyin sevgili kardeşlerim! Şunu kesin olarak defterinize kaydetmelisiniz ki kafa defterinize; Hz. Musa da peygamberdir, Hz. İsa da peygamberdir, Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz de bir peygamberdir. O, Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) bizim peygamberimizdir. Biz müslümansız, İslâm’ız yani Allah’a teslim olanlarız. Ama ‘bu böyledir’ diye ne hristiyanları ne musevileri küçük görmemeliyiz. Çünkü Hz. Musa da bir peygamberdir, Hz. İsa da bir peygamberdir.

Sevgili kardeşlerim! Sualler…

İmam İskender Ali M İ H R