}
Türkiye Geneli Konferansı, Soru ve Cevaplar Bölüm 2 04.01.2015
Mp4 Mp3 Link

Sohbet Kodu: 200232

SOHBETİN ADI: TÜRKİYE GENELİ KONFERANSI-SORU VE CEVAPLAR-BÖLÜM 2
TARİHİ: 04. 01. 2015


- Es selâmu aleykûm ve rahmetullâhi ve berekâtuhû Muhterem Efendimiz! Yüce Rabbimiz’e sonsuz hamd eder şükrederiz ki; mutluluğumuzun mimarı, Hidayet Güneşimiz, Muhterem Efendimiz’le yine tüm dünyayı aydınlatan ve mutlu kılan bir konferansta bir arada kıldı Muhterem Efendimiz! Mübarek ellerinizden sonsuuz hürmet ve hasretle öpüyor, sizi çook ama çok seviyoruz Muhterem Efendimiz!

Biz de hepinizi çok ama çok ama çok seviyoruz. Allah hepinizden razı olsun. Ve teşekkür ediyoruz, hakkımızdaki güzel duygularınız için. Allah razı olsun.

- Allah sizden razı olsun Muhterem Efendimiz! Muhterem Efendimiz her hafta olduğu gibi yine konferans salonlarında tövbe almak isteyen misafirlerimizin ben size iki sual arz ederken hazırlıklarını tamamlamaları uygun mudur Muhterem Efendimiz?


Uygun tabiî inşaallah. Allah razı olsun.

SORU: Bir tek dilekle Allah'a ulaşmayı dilemekle cennete girmek mümkün mü?

CEVAP: Bu dileğin sahibi olmak başka şey, gereği gerçekten tatbik etmek başka şey. Eğer kişi tatbikatını yapabilirse bunun yani başkalarına kötü davranmayı defterden sahiden silmişse, insanlara olan her davranışı sadece onları mutlu edecek sonuçlara ulaşıyorsa bu kişi Allah’ın cennetine mutlaka girer. O kadar basit ki; hesaplamak ya kaybettiğiniz dereceler fazladır ya da kazandığınız dereceler fazladır. Kaybettiğiniz dereceler fazlaysa gideceğiniz yer cehennem, kazandığınız dereceler fazlaysa gideceğiniz yer cennet. Hepsi bu kadar. O zaman herkes dikkat etmeli. Etrafınızdaki insanları mutlu etmek istikametinde bir gayretiniz olmalı. Mutlu etmek zaten size mutluluk verecek olan bir şeydir. Kim bir başkasını mutlu ederse Allahû Tealâ o mutlu edeni de mutlaka mutlu eder.

Öyleyse Allahû Tealâ’nın hedef tayini hep adalete dayalıdır. Allahû Tealâ’nın istediği şey ne? Herkesin birbirini sevmesi, birbirine yardım etmesi, bu yardımı yapmak suretiyle huzur içinde o kişinin yaşaması…

İşte bütün insanlar Allahû Tealâ’nın bu kanunlarını gerçekleştirmekle vazifeli kılınmıştır. Bir insan derecat kazandığı zaman mutluluğu yaşar, derecat kaybettiği zaman mutsuzluğu yaşar. Bir kişi eğer kazandığı dereceler, kaybettiği derecelerden fazlaysa onun gideceği yer Allah’ın cennetidir. Kaybettiği dereceler fazlaysa onun gideceği yer cehennemdir.

Sevgili kardeşlerim! Neden, Allah’ın cennetine girip sonsuza kadar cennette kalmak söz konusuyken, oraya gitmesin kişi de cehenneme gitsin? Bu kişinin kendisiyle yaptığı en büyük yanlış olur. Bütün insanlar için Allahû Tealâ’nın istediği şey o, insan adı verilen bu mahlûkun cennete girmesi.

Sevgili kardeşlerim! Bu cennete girmek, kişinin kendi davranışlarıyla birinci derece alâkalı olan bir konudur. Kişi kendi davranışlarının neticesinde ya derecat kazanır ya da kaybeder. Ve sonuç açık. Kaybettiği dereceler fazlaysa kişinin gideceği yer cehennemdir. Kazandığı dereceler fazlaysa kişinin gideceği yer cennettir. Biz hepinizin, bütün insanların Allah’ın cennetine girmesini dileriz. Gönlümüzden geçen her zaman budur.

Sevgili kardeşlerim! Muhakkak ki sualler için hazırlananlar vardır. Sual soracak olan kardeşlerimize kapıları açıyoruz inşaallah. Allah razı olsun.

SORU: Allah’a Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e ve kitabımız Kur'ân-ı Kerim’e şüphesiz inanıyoruz. Yine de mürşide tâbî olmak gerekli mi? Mürşid bize neler kazandırır?

CEVAP: Sevgili kardeşlerim! Mürşid Allahû Tealâ’nın irşadla vazifelendirdiği kişidir. Adına mürşid denir. Mürşid, “irşad eden” demek. İrşad etmek kişiyi Allah’ın dîni konusunda aydınlatmak demek.

Sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ insanlardan bir şeyler istiyor. Ne istiyor? İnsanların kazandıkları derecenin kaybettikleri derecelerden fazla olmasını istiyor. Böyle bir insan Allah’ın cennetine hak kazanır. Kimin kaybettiği dereceler fazlaysa onlar içinde cehennem söz konusudur. Neden sevgili kardeşlerim, cennete girmek varken, sonsuza kadar mutluluğu yaşamak varken, cehenneme girelim de sonsuza kadar cehennemde kalalım? Bu büyük bir hata değil mi sevgili kardeşlerim? Ölçü de elimizde.

Her yaptığımız güzel davranış bize derecat kazandırırken, her yaptığımız yanlış davranış bize derecat kaybettiriyorsa o zaman yanlış davranışları yapmamak doğruları yapmakla vazifeli değil miyiz? Eğer “Evet.” diyorsak, bunu sadece bilmekle mi kalacağız, yoksa tatbikata mı sokacağız? Eğer tatbikata sokarsak, tatbik edersek kazandığımız dereceler hep kaybettiğimizden fazla olursa o zaman Allahû Tealâ’nın cennetine gireceğimiz kesin bir olgu halinde ortaya çıkar. Ve bir insanın Allah’ın cennetine girmesi bu kadar basit sevgili kardeşlerim, dereceler. Ya kazandığınız dereceler fazla olur, Allah’ın cenneti söz konusudur. Ya da öyle insanlar olur ki; kaybettiği dereceler fazla olur, onlar için de gidecek yer cehennemdir.

Sevgili kardeşlerim! Neden cennete girmek varken, neden cehenneme girsin insanlar? Birazcık akıllarını kullansalar, Allah’ın emirlerini yerine getirseler onlar da Allah’ın cennetine girmek için imkânın sahibi olurlar.

Sevgili kardeşlerim! Şeytanın insanları aldatma konusunda büyük bir ustalığı var. Her açıdan insanları negatif istikamette derecat kaybetmek için hareket ettirmeye çalışır. Bunların derecat kazanacak olan davranış biçimleri yerine, derecat kaybedecek olan davranış biçimlerini gerçekleştirmesi istikametinde büyük gayretler sarf eder şeytan. Ama kişi biliyorsa eğer Allahû Tealâ’nın emirlerini o zaman Allah’ın emirlerini yerine getirecektir. Getirdikçe de devamlı derecat kazanacaktır. Bir insanın kazandığı dereceler kaybettiği derecelerden fazla olursa öldüğü anda o kişinin gideceği yer mutlaka Allah’ın cennetidir.

Sevgili kardeşlerim! Bu kadar basit bu kadar güzel Allah’ın kanunları. Etrafımızdaki insanlara bunları anlatmalıyız. Onların mutlu olmalarını sağlamaya çalışmalıyız. Hepimiz için Allahû Tealâ cennete girmemizi ister. Allah’ın istediği şey daima budur. O herkesi kurtulmasını ister. Ama insanlar her an ya derecat kaybederler ya da derecat kazanırlar ve ölüm sırasında kazandığı dereceler fazlaysa girecekleri yer cennettir. Kaybettikleri dereceler fazlaysa o zaman da onları gideceği yer cennet olamıyor sevgili kardeşlerim!

Allahû Tealâ’nın dizaynı bütün standartlarda açık. O, herkesi sever. İster ki; herkes kurtulsun, herkes Allah’ın cennetine girsin, sonsuza kadar cennetler de mutlulukla yaşasın. Hepimiz için Allahû Tealâ’nın cenneti açık, hepimizi bekliyor sevgili kardeşlerim! Yapmamız lâzımgelen şey, Allah’ın emirlerini yerine getirmek. Niçin Allahû Tealâ namazları koyuyor? Namazlar bize derecat kazandıran en büyük faktörler. Günde 5 vakit, 7 vakit namaz kılan insanlar hep derecat kazanıyorlar, her namazı kıldıklarında. Başkasına her iyilik yaptığınız an derecat kazanırsınız. Allah’ın her emrini yerine getirdiğinizde derecat kazanırsınız. Başkalarına yanlış davrandığınız zaman, onları üzecek davranışlarda bulunduğunuz zaman derecat kaybederseniz. Allah’ın emirlerini yerine getirmedikçe gene derecat kaybedersiniz. Her şey hepinizin kendi elinde sevgili kardeşlerim. Hepinizin bu güzel hedeflere en güzel şekilde ulaşmanızı diliyoruz Yüce Rabbimiz’den. Allahû Tealâ’nın bu hedeflere hepinizi ulaştırmasını diliyoruz. Sevgili kardeşlerim! Sualler ve cevaplar konusunda devam ediyoruz inşaallah. Allah razı olsun.

- Allah sizden razı olsun Muhterem Efendimiz! Tövbe merasimi için kardeşlerimiz hazırlar. Arz ediyorum Muhterem Efendimiz!

Allah razı olsun. Sevgili kardeşlerimiz, tövbe için hazır olduğunuz söyleniyor, başlıyoruz inşaallah. Allah razı olsun.

“Euzûbillâhimineşşeytanirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm

Allahû Tealâ’nın huzurunda günahlarımız için tövbe ederek ve Allah’tan mağfiret dileyerek ve Allah’ın emir ve yasaklarına uyacağımıza yemin ederek, Allah’tan kendisine, kitap, sancak, taht, nur ve kılıç verilen Mehdi Resûl’e, emirlerine itaat edeceğimize yemin ederek ihsanla tâbî olduk. Lâ ilâhe illallah, Muhammeden resûlullah ve nebîullah.”

Sevgili kardeşlerim! Bu yemini bu standartta yapabilen herkes için Allahû Tealâ’nın bir güzel sonucu söz konusu daima. Kişi pozitif dereceleri fazlaysa onun gideceği yer Allahû Tealâ’nın cenneti oluyor. Ve bu tatbikat arkada gelecek günleri de alıyor. Gelecek günler de kazanılan dereceler fazlaysa bu noktaya kadar gelen derecelerde kişinin kaybettiği dereceler fazla olmasına rağmen, sonuçtaki hedefe götürür insanı ve o önemlidir. Kimin kazandığı dereceler, kaybettiği derecelerden fazlaysa o kişinin öldüğü an gideceği yer Allah’ın cennetidir. Allahû Tealâ hepinize bu muhteşem sonucu nasip etsin, diye dua ediyoruz inşallah:
“Ey Yüce Allah’ım! Nasip et, hepsi en güzele ulaşsınlar, şükürler olsun, hamdolsun Yarabbim!” Evet, sonra?

SORU: Bahsettiğiniz mutluluğu, sevmeyi, sevilmeyi yaşayabilmek için nefsimizi nasıl terbiye edebiliriz?

CEVAP: Doğru davrandığın zaman mutluluğu hissedersiniz, yanlış davrandığın zaman mutsuzluğu hissedersiniz. Bu hissiyat sizi doğruya ve yanlışa ulaşmak veya engellemek istikametinde bir hedef tayini yaptıracaktır.

Sevgili kardeşlerim! Allah’ın emirleri var bir tarafta, bir tarafta da şeytan Allah’ın emirlerinin dışında bir şeyler yaptırıp derecat kaybetmenizi ister. Her an sizlere şeytanca bir takım şeyler aşılamaya çalışır.

Sevgili kardeşlerim! Hedefiniz sevmek ve sevilmektir. İnsanları seveceksiniz. Sevdiğinizi de onlara açık bir şekilde belli edeceksiniz sevgili kardeşlerim! Bu sevmek, Allahû Tealâ’nın temel emridir. Onun için Allahû Tealâ; “Seviniz, sevdiriniz, nefret etmeyiniz, nefret ettirmeyiniz!” buyuruyor. Bu, Allah’ın temel emri.

Öyleyse hepimiz için kapılar ardına kadar açık. İnsanları seveceğiz ve birbirlerine sevdireceğiz, küsleri barıştıracağız. En güzel davranış biçimlerini bütün kardeşlerimize aşılamaya çalışacağız inşaallah. Allah razı olsun.

SORU: Zikir nasıl yapılmalıdır ve bize sağladığı faydalar nelerdir?

Neyin?

- Zikir Muhterem Efendimiz!

Gene anlayamadım evlâdım ya!

- Emredersiniz, hemen tekrarlıyorum Muhterem Efendimiz! “Zikir…?

Ha zikir!

- İnşaallah Muhterem Efendimiz!

CEVAP: Evet. Allahû Tealâ zikir konusunda Kur'ân-ı Kerim’e şöyle bir ifade koymuş:

29/ANKEBÛT-45: Utlu mâ ûhıye ileyke minel kitâbi ve ekımıs salât(salâte), innes salâte tenhâ anil fahşâi vel munker(munkeri), ve le zikrullâhi ekber(ekberu), vallâhu ya’lemu mâ tasneûn(tasneûne).

Kitaptan sana vahyedilen şeyi oku ve salâtı ikâme et (namazı kıl). Muhakkak ki salât (namaz), fuhuştan ve münkerden nehyeder (men eder). Ve Allah’ı zikretmek mutlaka en büyüktür. Ve Allah, yaptığınız şeyleri bilir.


ve: Ve
le: Mutlaka
zikrullâhi: Allah’ın ismini “Allah, Allah, Allah, Allah…” diye sesli veya sessiz bir şekilde tekrar etmek.
ekber: diyor Allahû Tealâ. “Daha büyüktür.” diyor.

Demek ki ne kadar ibadet varsa bütün ibadetleri birer birer mukayese edin. Ama zikir, o ibadetlerin hepsinden daha büyük bir ibadet. Zikrullah yani “Allah” kelimesinin sesle “Allah, Allah, Allah, Allah, Allah, Allah…” diye tekrar edilmesi veya sessiz “Allah, Allah, Allah, Allah, Allah, Allah…” diye devam edilmesi.

Sevgili kardeşlerim! Hepsi Allah’ın katında kıymetlidir. Öyleyse hepimizin hedefi bu olmalıdır. Allah’ın ismini “Allah, Allah, Allah, Allah…” diye tekrar etmek. Ama evde sessizce yapmak veya dışarıda dolaşırken, konuşurken, herhangi bir istikamette bunları gerçekleştirmek her zaman elinizde. Tabiî insanın evindeki durum çok daha kolay. Ne kadar çok Allah’ı zikrederseniz, o kadar çok mutlu olursunuz ve o kadar çok Allah’ın daha üst kat cennetine ulaşmak imkânınız oluşur. Allah razı olsun.

SORU: Eğer dîn bahsettiğiniz gibi yaşanıyorsa neden bugün “İslâm’ın 5 şartıyla yaşayın!” deniliyor?

CEVAP: “İslâm’ın 5 şartıyla yetinin.” diyen insanlara siz diyeceksiniz ki: “Sen bana, ‘Namaz kıl, oruç tut, zekât ver, hacca git, kelime-i şahadet getir.’ diyorsun. Ama İslâm, “teslim olan” demek. Namaz kılarak, oruç tutarak, zekât vererek, hacca giderek, kelime-i şahadet getirerek nasıl ben bunu gerçekleştireceğim?” Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek ve kelime-i şahadet getirmek 5 ayrı emri ifade ediyor. Ama bunların arasında aslî emir yok.

İslâm, dînimizin adı. İslâm, “teslim olan” demek. Ben namaz kılarak, oruç tutarak, zekât vererek, hacca giderek, kelime-i şahadet de getirerek nasıl bu hedefe ulaşabilirim. Hiç kimse o hedefe böyle ulaşamaz. Bu hedefe ulaştıran ana faktör zikirdir. Yani Allah kelimesini “Allah, Allah, Allah, Allah, Allah, Allah…” diye sesle tekrar etmek veya “Allah, Allah, Allah, Allah, Allah, Allah…” diye sessiz zikretmek veya dilini de kımıldatmadan “Allah, Allah, Allah, Allah, Allah, Allah…” “Allah” kelimesini tekrar etmek. Ama bu üçüncüsü en az kullanılmalı.

Allah’a ulaşmayı gerçekten dileyen bir insan ya sesle “Allah, Allah, Allah…” diye zikretsin veya gene “Allah, Allah, Allah…” sessiz gene “Allah” kelimesini tekrar etsin. İkisi de geçerlidir. Ama zikirsiz bir hedefe ulaşmak hiçbir şekilde mümkün olmaz sevgili kardeşlerim! Allah razı olsun.

SORU: Mürşidimizi nasıl bulabiliriz? Herhangi bir mürşide tâbî olabilir miyiz?

CEVAP: Doğrusu; Allah’ın kendisi için uygun gördüğü mürşide tâbî olmaktır, her insan için. Çünkü insanların hepsi farklı bir hüviyetin sahibidir. Onlara uygun standartları ise insanlar bilemez. Bilen Allah’tır. Ne yapacak kişi? Boy abdestini alacak, hacet namazını kılacak ve hacet namazını kıldıktan sonra Allah’tan mürşidini soracak. Allahû Tealâ birincide olmasa bile ikincide en geç üçüncüde ona mürşidini mutlaka gösterir. O kişi o mürşide veya mürşid vekiline giderek tâbiiyetini gerçekleştirir ve zikirlerini yapmaya başlar. Ve devamlı derecat kazanır. Allah razı olsun.

SORU: İbadetlerimizi yaptığımız halde mutlu ve huzurlu olamıyoruz. Bizdeki bu eksikliğin sebebi nedir?

CEVAP: “İbadetlerimizi yaptığımız halde.” diyor sevgili kardeşim. Ben buna inanmıyorum. İbadetlerin en büyüğü zikirdir. Acaba bu kardeşimiz ne kadar zikrediyor? O, zikir seviyesi ki; bir insanı en mutlu kılan da odur. Eğer kişi onu yapmıyorsa mutsuz kılan da o kişinin zikirsiz bir dünya hayatını yaşamaya çalışmasıdır. Allah razı olsun.
 
SORU: Mürşide tâbî olduğumuzda ve zikre başladığımızda bizde ne gibi değişiklikler olur?

CEVAP: Mürşide tâbî olduğunuzda Allahû Tealâ size derhal hareketini gösterir. Mürşide tâbî olan bir kişinin ruhu vücudundan ayrılacaktır, Allah’a doğru yola çıkacaktır. 7-8 aylık bir devrenin sonunda da ruh Allah’a ulaşacaktır. Ve kişi ermiş evliya olmak şerefine erecektir.

İşte Allahû Tealâ’nın istediği şey, bütün insanların ermiş evliya olmasıdır.

Nereye ermiş? Allah’a ermiş. Nesi ermiş kişinin? Ruhu ermiş.

Hiç kimse bir mürşide tâbî olmaksızın onun ruhu vücudundan ayrılıp Allah’a ulaşamaz. Bütün insanlar için böyle bir istikamette mutlaka mürşidi Allah’tan sorarak mürşidini tespit etmesi, o mürşide veya o mürşidin kendi bulunduğu mevkide bulunan bir vekiline tâbî olması şarttır. Allah razı olsun.

SORU: Bursa’nın evliyaları saymakla bitmez. Bizler de onlar gibi yaşamak, onlar gibi olmak için ne yapmalıyız?

Kimler gibi?

- Bursa’nın evliyaları Muhterem Efendimiz!

CEVAP: Bursa’nın evliyaları! Evet.

Sevgili kardeşlerim! Evliya olmak bedava bir olgu değildir. Evliya olmak için kişinin mutlaka Allah’a müracaat etmesi ve mürşidini Allah’tan sorması şarttır. Bu mürşide ulaşan kişinin bir hedefi olmalıdır. Bu hedef, daimî zikirdir. Kim daimî zikre ulaşırsa, o kişi Allah’ın katında önemli bir hedefe ulaşmıştır. Burada Allahû Tealâ’nın hedefleri var:

* Ruhunuzu,
* Fizik bedeninizi,
* Nefsinizi ve
* İradenizi Allah’a teslim etmekle hepiniz vazifelisiniz.

Bunların gerçekleşmesi gayretinizle tahakkuk edecektir.

Allah'a ulaşmayı dileyeceksiniz. Sonra mürşide tâbî olacaksınız. Allahû Tealâ’nın sizin için kimi tayin ettiğini, siz seçmek yetkisinin sahibi değilsiniz. Allah’a soracaksınız ve O’nun size gösterdiği mürşide veya o mürşidin sizin bulunduğunuz bölgede olan bir vekiline ulaşıp, ona tâbî olacaksınız. Tâbiiyetle beraber ruhunuz vücudunuzdan ayrılarak Allah’a doğru yola çıkar. 7 veya 8 aylık bir devrenin sonunda ruhunuz Allahû Tealâ’ya ulaşır. Siz o devre içinde görevlerinizi hep yapıyor olmak mecburiyetindesiniz. Ondan sonrası ise mutlaka daha çok gerekli.

İnsanları en güzel şekilde karşılamanız, onları mutlu etmeniz size daha çok derecat kazandıracağı için zikirlerinize hiç ara vermemelisiniz. Muntazaman zikirlerinizi giderek, artarak devam ettirmeniz, Allahû Tealâ’nın temel emri sevgili kardeşlerim. Ve Allahû Tealâ’nın Kur’ân’daki âyet-i kerimesi:

29/ANKEBÛT-45: Utlu mâ ûhıye ileyke minel kitâbi ve ekımıs salât(salâte), innes salâte tenhâ anil fahşâi vel munker(munkeri), ve le zikrullâhi ekber(ekberu), vallâhu ya’lemu mâ tasneûn(tasneûne).

Kitaptan sana vahyedilen şeyi oku ve salâtı ikâme et (namazı kıl). Muhakkak ki salât (namaz), fuhuştan ve münkerden nehyeder (men eder). Ve Allah’ı zikretmek mutlaka en büyüktür. Ve Allah, yaptığınız şeyleri bilir.


ve: Ve
le: Mutlaka
zikrullahi: Allah’ın ismini “Allah, Allah, Allah, Allah…” diye sesli veya “Allah, Allah, Allah, Allah…” diye sessiz tekrar etmek her hâlükârda zikir daha büyük bir hüviyet taşıyor.

Aynen böyle söylüyor Allahû Tealâ.

ve: Ve
le: Mutlaka
zikrullahi: Allah’ın ismini “Allah, Allah, Allah, Allah…” diye sesle veya “Allah, Allah, Allah, Allah…” diye sessiz zikretmek daha büyüktür,” diyor, “Bütün ibadetlerden daha büyüktür.”

İşte sevgili kardeşlerimiz, Allahû Tealâ’nın istediği şey bu kadar basit, bu kadar kolay. Allah razı olsun.

SORU: Bir insanın hak mürşid olup olmadığını nasıl anlayabiliriz?

CEVAP: Boy abdesti alacaksınız, hacet namazını kılacaksınız ve Allah’tan soracaksınız. Allah razı olsun.

SORU: İslâm’ın 5 şartı bizi tek başına mutluluğa, cennet saadetine ulaştırabilir mi?

CEVAP: Namaz kılmak da oruç tutmak da zekât vermek de hacca gitmek de kelime-i şahadet getirmek de İslâm’ın şartlarından 5 tanesini oluşturur. Hepsi de Allahû Tealâ’nın emirleridir. Namaz kılmayan kişi, kendisini müslümanlardan sayamaz sevgili kardeşlerim. Namaz konunun temelini teşkil eder. Oruç tutmak da önemli bir konu. Zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şahadet getirmek her birisi ayrı bir dizayn. Allah’ın en çok değer verdiği konu ne? O kişinin teslimi:

1- Ruhunu,
2- Fizik bedenini,
3- Nefsini,
4- Ve iradesini herkes Allah’a teslim etmekle vazifeli.

Sevgili kardeşlerim! Koskoca bir İslâm ülkesinde, “Namaz kılmak farz, oruç tutmak farz, zekât vermek farz, hacca gitmek farz ve kelime-i şahadet getirmek farz.” ifadesi var. Namaz kılmak konunun temelini teşkil eder. Namazsız bir İslâm hiçbir zaman oluşamaz. Oruç tutmak da Allahû Tealâ’nın emri, zekât vermek de hacca gitmek de kelime-i şahadet getirmek de. Ama bakınız bunların arasında namaz kılmak var, oruç tutmak var, zekât vermek var, hacca gitmek var, kelime-i şahadet getirmek var ama teslim olmak yok.

O zaman zaten Allahû Tealâ’nın dizaynına baktığımız zaman sistemler hep 7’lidir. Burada da 5 tane değil, 7 tane olması lâzım. Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şahadet getirmek. Sonra Allah’a teslim olmak… Bu teslimiyette:

* Ruhun teslimi,
* Fizik bedenin teslimi,
* Nefsin teslimi,
* Muhlis olmak ve iradeyi Allah’a teslim etmek de bir bütünlük kazanıyor.

Bütün insanların bu hedeflere riayet etmesi lâzım.

Sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ’nın kanunlarını bizler istediğimiz şekle sokamayız. Allah neyi emretmişse onu gerçekleştirmekle hepimiz vazifeliyiz. İşte Allah’ı sevmek, insanları bu istikamette en güzele ulaştırmaya çalışmak hepimizin görevi sevgili kardeşlerimiz!

Hepimiz için Allahû Tealâ istiyor ki; hepimiz mutlu olalım. Mutlu olmak bedava bir olgu değildir. Allah’ın emirlerini yerine getirmekle gerçekleşir. Allahû Tealâ’nın emirlerine baktığımız zaman namaz kılmak var, oruç tutmak var, zekât vermek var, hacca gitmek var, kelime-i şahadet getirmek var ve bunların dışında en önemli faktör; Allah’a teslim olmak var.

1- Ruhun teslimi,
2- Fizik bedenin teslimi,
3- Nefsin teslimi;
4- İradenin teslimi 4 tane teslim standardı oluşturuyor.
 
Ve herkes bu teslimleri yapmakla vazifeli. İslâm, “teslim olan” demek. Allahû Tealâ’nın istediği şey, bu açıdan bu hedeflere ulaşmayı mutlak olarak gerektirir. Gerçek anlamda İslâm’ı yaşamayı hedef edinen bir insan, mutlaka bu teslimleri gerçekleştirmek istikametinde kendisine düşen gayreti göstermelidir ki; ferahlıkla hedeflere birer birer ulaşsın. Ve Allahû Tealâ’ya; O’nu, Allah’ı ne kadar çok sevdiğini ispat etsin.

Sevgili kardeşlerim! İnsanlar için Allahû Tealâ’nın hedefi onların mutluluğu. Hiç kimse Allah’sız bir mutluluğu yaşayamaz sevgili kardeşlerim! Allah devrede olmadıkça, bir insanın gerçek anlamdaki mutluluğu yaşaması mümkün değildir. Ama insanlar ellerindeki imkânları kullanarak, kendi standartlarına göre Allah’ın emrettiği standardı %100 gerçekleştiren bir mutluluk olmasa da mutluluğu yaşayabilirler. Allah razı olsun.

SORU: İslâm’ın 5 şartı bizi Allah’a ulaştırmaz mı? Bu dilek tam olarak nedir?

CEVAP: Bakalım:

* Namaz kılmak; 1.
* Oruç tutmak; 2.
* Zekât vermek; 3.
* Hacca gitmek; 4.
* Kelime-i şahadet getirmek; 5. İslâm’ın 5 şartı.

Sevgili kardeşlerim! Biz size soruyoruz şimdi; dînimizin adı ne? Dînimizin adını hepiniz çok iyi biliyorsunuz, İslâm. İslâm ne demek? İslâm, “teslim olan” demek. Teslimlere  baktığımız zaman;

1- Ruhun teslimi,
2- Fizik bedenin teslimi,
3- Nefsin teslimi,
4- Ve iradenin teslimi olarak 4 tane teslim koymuş Allahû Tealâ Kur'ân-ı Kerim’e.

Oysa insanlar diyorlar ki: “İslâm’ın şartı 5’tir. Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şahadet getirmek biz bunların hepsini yapıyoruz. O zaman görevimizi tamamlıyoruz demektir.” Hiç kimse Allahû Tealâ’nın emirlerine karşı çıkamaz. Allahû Tealâ namaz kılmanın, oruç tutmanın, zekât vermenin, hacca gitmenin, kelime-i şahadet getirmenin ötesinde dînimize bir isim vermiş.

Dînimizin adı; İslâm dîni. Şimdi bakalım; namaz kılmak var, oruç tutmak var,  zekât vermek var, hacca gitmek var, kelime-i şahadet getirmek var. Hani İslâm? Teslim olmak nerede? Tekrar sayıyorum; namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şahadet getirmek. Nerede teslim olmak sevgili kardeşlerim? Dînimizin adı, teslim. Bir dünya imparatorluğu kuran Osmanlı’ya baktığımız zaman, padişahtan en küçük asker standardına kadar herkes tasavvuftandı. Onlar, atalarımız öyle yaşadılar; tasavvufta yaşadılar. Dünya hâkimiyetini kurdular. Arkasında hep Allah vardı.

Sevgili kardeşlerim! Bizlerin de öyle olması lâzım. Allah için yaşamamız lâzım. Ve Allahû Tealâ diyor ki Kur'ân-ı Kerim’de:

ve le zikrullâhi ekber.

29/ANKEBÛT-45: Utlu mâ ûhıye ileyke minel kitâbi ve ekımıs salât(salâte), innes salâte tenhâ anil fahşâi vel munker(munkeri), ve le zikrullâhi ekber(ekberu), vallâhu ya’lemu mâ tasneûn(tasneûne).

Kitaptan sana vahyedilen şeyi oku ve salâtı ikâme et (namazı kıl). Muhakkak ki salât (namaz), fuhuştan ve münkerden nehyeder (men eder). Ve Allah’ı zikretmek mutlaka en büyüktür. Ve Allah, yaptığınız şeyleri bilir.


ve: Ve
le: Mutlaka
zikrullahi: Allah’ın ismini “Allah, Allah, Allah, Allah, Allah…” diye sesle veya sessiz “Allah, Allah, Allah, Allah, Allah…” diye sessiz tekrar etmek.
ekber: Daha büyüktür, bütün ibadetlerden daha büyüktür.” diyor Allahû Tealâ.

“En büyük ibadet, zikirdir.” Neden acaba? Allahû Tealâ niçin böyle diyor? Çünkü nefsimizin kalbine Allah’ın nurlarını taşıyan tek faktör budur, zikir. “Allah, Allah, Allah, Allah, Allah, Allah…” diye sesli zikir veya “Allah, Allah, Allah, Allah, Allah, Allah…” diye sessiz zikir. Sesli de olsa sessiz de olsa her ikisi de aynı hedefi sağlar.

Sevgili kardeşlerim! İnsanları Allah’a davet edin. Onların mutlu olmasını sağlayın. Allahû Tealâ’nın istediği şeye dikkatle bakın! Ne istiyor Allahû Tealâ? O hepinizin mutlu olmasını istiyor ve dînimizin adı, İslâm. İslâm, “teslim olan” demek. Kişinin,

1- Ruhunu,
2- Fizik bedenini,
3- Nefsini,
4- Ve iradesini Allah’a teslimi Allahû Tealâ’nın temel emridir.

Ve şimdi zamanın İslâm davranışlarına bakıyoruz; namaz kılmak var, oruç tutmak var, zekât vermek var, hacca gitmek var, kelime-i şahadet getirmek var. “İslâm’ın şartı 5’tir.” diyor dîn adamlarımız. “Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şahadet getirmek.” Biz de onlara soruyoruz: “Hay Allah razı olsun!” diyoruz. “Yalnız biz dînimizin adının İslâm olarak biliyoruz. İslâm da “teslim olan” demek. Acaba siz namaz kılarak, oruç tutarak, zekât vererek, hacca giderek, kelime-i şahadet getirerek neyinizi Allah’a teslim ettiniz?

1- Ruhunuzu mu?
2- Fizik bedeninizi mi?
3- Nefsinizi mi?
4- İradenizi mi?

Neyini Allah’a teslim ettin ey benim azîz kardeşim?

Sevgili kardeşlerim! İblisin İslâm âlemine attığı en büyük sıkıntı budur. Osmanlı İmparatorluğu boyunca bütün padişahlar tasavvuftandı. Her birinin başında Allahû Tealâ’nın bir resûlü mutlaka vardı.

Sevgili kardeşlerim! Öyleyse onlar İslâm’ı yaşadılar. Hepimiz için aynı şey söz konusudur. Mutlaka bir mürşide ulaşıp, tâbî olmak.

Sevgili kardeşlerim! Hepimiz için bu Allahû Tealâ’nın temel farzıdır. İşte yapmanız lâzımgelen şey o: Bir mürşide ulaşmak ve tâbî olmak… Bu mürşidin kim olduğunu kendiniz seçemezsiniz sevgili kardeşlerim. Boy abdesti alacaksınız, hacet namazını kılacaksınız ve Allah’tan soracaksınız. Allahû Tealâ size mürşidinizin kim olduğunu birincide olmasa bile en geç üçüncü defa sorduğunuzda mutlaka belirtecektir. O zaman o mürşide veya o mürşidin sizin bulunduğunuz bölgede bulunan bir vekiline ulaşıp, tâbî olmanız yeterlidir. Boy abdesti alacaksınız, mürşidinize ulaşacaksınız ya da mürşid vekiline tâbî olacaksınız, ruhunuz vücudunuzdan ayrılacak, 7-8 aylık bir devrenin içinde ruhunuzu mutlaka Allah’a, Allah ulaştıracak. Allahû Tealâ buyuruyor ki:

“Kim Bana ulaşmayı dilerse, Biz onu Kendimize ulaştırırız.” buyuruyor.

42/ŞÛRÂ-13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrakû fîhi, kebure alâl muşrikîne mâ ted’ûhum ileyhi, allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).

(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ettiğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).


Öyleyse Allahû Tealâ bu konuda söz vermiştir. Sözünü tutmaması mümkün değildir. Allah razı olsun sevgili kardeşlerimiz. Sualler varsa dinliyoruz inşaallah.

SORU: Tövbe sözlerini tekrarlamamız yeterli mi? El öpmemiz gerekiyor mu?

Anlaşılamadı, neyi tekrarlamamız?

- Muhterem Efendimiz! Tövbe sözlerini tekrarlamamız yeterli mi? El öpmemiz şart mı Muhterem Efendimiz?


CEVAP: Elbette önemli olan zaten oradaki el öpmek. El öpmek, cereyanın mürşidinizden size geçmesini sağlar. Nasıl biz mürşidimize ulaşarak, onun elini öperek Allahû Tealâ’nın cereyanı bize geçmişse bizden de size aynı şekilde geçecektir. Mutlaka mürşidinize tâbî olacaksınız. Mürşidinizin her yerde bir vekili mutlaka olacaktır. O vekile ulaşıp, ona tâbî olup, hedefe ulaşmak her zaman mümkün sevgili kardeşlerimiz. Allah razı olsun.

SORU: Tövbe aldıktan sonraki dönemde bizlere verilen günlük görevlerimiz önemli mi? Bu görevleri yapmadığımız takdirde bunun bir vebali var mı?

CEVAP: Vebâl dememek lâzım. Bu bir vebâl değil de hedefe ulaşamamak gibi bir sonuç buradaki. Allahû Tealâ emirlerinin yapılmaması halinde insanları, evet, o hedeflere ulaştırmaz. Bütün insanlar için Allahû Tealâ diyor: “Allah'a ulaşmayı dileyin!” diyor. “Mürşidinize tâbî olun.” diyor. “Sonra,” diyor, “önce ruhunuzu teslim edeceksiniz, sonra fizik bedeninizi, sonra nefsinizi, sonra iradenizi Bana teslim edeceksiniz.” diyor Allahû Tealâ.

Bütün insanlar için bu Allahû Tealâ’nın temel emridir. Hepimiz bu safhalardan geçtik. Tâbiiyetleri gerçekleştirdik. Hepiniz için bu Allahû Tealâ’nın temel emridir. Mutlaka gerçekleşmesi lâzım sevgili kardeşlerim. Allah razı olsun.

SORU: “İslâm, teslim.” dediniz. Biz ibadetleri yapmakla Allah’ın söylediklerine teslim olmuş olmuyor muyuz?

CEVAP: Hayır olmuyorsunuz. İbadetleri yapmanız, sizin tesliminizi ifade etmez. Teslim için mutlaka kişinin mürşidine ulaşması ve tâbî olması, ruhunu vücudundan ayrılarak Allah’a doğru yola çıkması lâzım. 7-8 aylık bir devreden evvel de bu gerçekleşemez. 7 tane gök katını aşıp, Allah’a ulaşması lâzım kişinin ruhunun. Ulaştığı noktada ancak teslim tamamlanmıştır. O kişi gerçek anlamda teslim olmuştur.

* Ruhunu Allah’a teslim etmiştir.
* Ondan sonra fizik vücudun teslimi gelecek.
* Ondan sonra nefsin teslimi gelecek.
* Ondan sonra iradenin teslimi gelecek.

Bunlar adım adım gerçekleşecek olan şeyler sevgili kardeşlerim! Önemli olan kişinin Allah’a ulaşmayı dilemesi. Sonra da mutlaka mürşidini Allah’tan sorarak mürşidine tâbî olması şarttır. Allah razı olsun.

SORU: Günümüzü zikirle nasıl geçirebiliriz? Çalışırken nasıl zikir yapabiliriz?

CEVAP: Zikir kalpten de yapılabilir. Kişi dilini bile kımıldatmadan zikir yapabilir. Dilini kımıldatarak zikir yapabilir ses çıkarmadan “Allah, Allah, Allah, Allah, Allah…” bu da mümkün. Bütün insanlar için bulunulan her yerde zikir yapmak mümkündür.

Öyleyse sevgili kardeşlerim, Allahû Tealâ eğer “ve le zikrullahi ekber” diyorsa,

“ve: Ve.
le: Mutlaka.
zikrullâhi: Allah’ın ismini “Allah, Allah, Allah…” diye tekrar etmek daha büyüktür.” diyorsa Allahû Tealâ.
ekber: Büyük, daha büyük.” demek.

O zaman herkes zikri hedef edinmelidir sevgili kardeşlerim. Başkalarının hissetmesi gerekmiyor. Siz kendi içinizden “Allah” kelimesini tekrar ettiğiniz zaman bu Allah için yeterlidir. Ve zikir en büyük ibadet olarak kıyâmete kadar devam edecektir. Allah razı olsun.

SORU: Hristiyanlık, yahudilik ve müslümanlık diye ayrı ayrı dînlerin olduğu söyleniyor. Dînlerin hepsi aynı amaca mı hizmet ediyor?

CEVAP: Dînlerin var oluşu, o dînlerin başındaki Allahû Tealâ’nın dostlarına bağlı. Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz, Allahû Tealâ’nın bu konuda vazifeli kıldığı bir peygamber. Ama Hz. İsa da bir peygamber. Hz. Musa da bir peygamber. Hepsinin peygamber olduğu açık bir şekilde Tevrat’ta da İncil’de de Kur'ân-ı Kerim’de de yer almış vaziyette. Hz. Musa da bir peygamberdi, Hz. İsa da bir peygamberdi ve Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz de bir peygamberdi.

Öyleyse Allahû Tealâ’nın dizaynı açık bir şekilde görünüyor. Peygamberler var olmuş. Ama şimdi şu andaki hayatımızda peygamber yok. Artık bu görevi resûller görüyor.

Sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ’nın hedef tayin ettiği şey ne? İnsanların kurtulması, ruhlarını Allah’a ulaştırarak insanların ermiş evliya olmak şerefine ulaşması… Bu da bütün zamanlarda var olmakta devam edecek bir şey inşaallah. Bütün insanlar için biz de dua ediyoruz: “Bütün insanlar için bu hedefe ulaşmak mümkün olsun da bunun güzelliğini herkes yaşasın inşaallah.” Allah razı olsun.

SORU: Mürşidin hayatta mı olması lâzım? Yoksa vefat etmiş bir mürşide de tâbî olabilir miyiz?

CEVAP: Vefat etmiş bir mürşide tâbî olamazsınız evlâdım. Tâbiiyetin tamamlanması için mutlaka el öpmeniz gerekiyor. Cereyanın mürşidinizden size mutlaka geçmesi gerekiyor. Bunu gerçekleştirmek mecburiyetindesiniz. Mürşidiniz olmasa bile mürşidinizin tövbe verecek yetkide olan bir vekiline ulaşıp, onun elini öpseniz o da Allahû Tealâ’nın katında geçerlidir. Allah razı olsun.

SORU: Tövbe alırım da derslerimi yapamam diye korkuyorum. Bu şeytanın bir vesvesesi mi ne yapmam gerekiyor?

CEVAP: Elbette şeytanın bir vesvesesi… Hemen hareket geç, zikrine başla. Allah razı olsun.

SORU: Allah'a ulaşmayı dilemek nasıl bir dilektir? Anlatabilir misiniz?

CEVAP: Boy abdesti alacak kişi. Evvelâ boy abdestini alacak kişi, sonra hacet namazını kılacak ve Allah’tan hedef dileyecek: “Yarabbi! Ben de sana ulaşmayı diliyorum. Mürşidimi öğrenmek istiyorum.” Bu istikametteki bir talepte birinci defa da olmasa bile ikincide en geç üçüncüde Allahû Tealâ mürşidi açıklar.

Kişinin o mürşide veya o mürşidin bulunduğu yerde bulunan bir vekiline yetkili, vekiline tâbî olması aynı neticeyi doğurur. Kişi öyle bir şey yaptığı zaman yani mürşidin kendisine değil de onun bir vekiline, tövbe vermeye yetkili bir vekiline ulaşıp da ona tâbî olursa aynı seviyede bir şeye ulaşmış olur. Onun da ruhu vücudundan ayrılarak, Allah’a doğru yola çıkacaktır. 7-8 ay sonra da ruh, Allah’a, Allahû Tealâ tarafından ulaştırılacaktır. Allah razı olsun.

SORU: Geçmişte yapılanları unutmakta zorluk çekiyorum. Geçmişte bize yapılanlar nasıl unutulabilir, insanları affetmeyi nasıl başarabiliriz?

CEVAP: Allahû Tealâ’dan talepte bulunacaksınız. “Yarabbi! Ben onları affetmek istiyorum, bana bu imkânı nasip et Yüce Allah’ım!” Böyle bir dilekle Allahû Tealâ’ya müracaat ettiğiniz zaman Allahû Tealâ belki birincide değil ama ikincide, üçüncüde filan size mutlaka bu hedefi ulaştıracaktır. Allah razı olsun.

SORU: Allah'a ulaşma dileğini her gün mü dileyeceğiz, özel günlerde mi dileyeceğiz, nasıl yapacağız?

CEVAP: Ne zaman dilerseniz dileyin. Hiç fark etmez o. Önemli olan onu gerçekleştirmeniz. Allah razı olsun.

- Muhterem Efendimiz! Bugün bize ulaşan soruların sonuna geldik inşaallah. Sizinle birlikte olmak bizler için mutluluğun en büyüğü Sevgili Efendimiz! Tüm izleyicilerimiz, kardeşlerimiz ve bizler için her konuda mübarek dualarınızı diliyor, hürmet ve hasretle o gül kokan mübarek ellerinizden öpüyor, sizi çok ama çok ama çok sevdiğimizi söyleyerek, eğer uygun görürseniz yüksek huzurlarınızdan ayrılıyoruz Muhterem Efendimiz!

Sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım! Hepinizi çok ama çok seviyoruz hem de kalbimizden seviyoruz. Ne güzel bir gün sizlerle bu kadar saattir beraberiz. Allah’ın ne büyük bir ni'meti bu bize sevgili kardeşlerim! Hep Allah’tan bahsederek yaşamak. Allahû Tealâ’nın hepinizi sonsuz mutluluklara ve hedeflerinize ulaştırmasını Yüce Rabbimiz’den dileyerek sözlerimizi burada tamamlıyoruz inşaallah sevgili kardeşlerimiz. Hepinizi çok ama çok sevdiğimizi bir defa daha belirtiyoruz. Allah hepinizden razı olsun. Bütün dizayn içerisinde Allahû Tealâ’nın hepinizi sonsuz mutluluklara ulaştırmasını diliyoruz.

Es selâmu aleykum ve rahmetullâhi ve berekâtuhu! 

İmam İskender Ali M İ H R