1. | e lem ta'lem | : biimiyor musun? |
2. | enne Allâhe | : Allâh (c.c.)'ın ...olduğunu |
3. | lehu mulku | : mülk, idare, O'nun |
4. | es semâvâti | : semâlar, gökler |
5. | ve el ardı | : ve arz, yeryüzü, yer |
6. | yuazzibu | : azap eder |
7. | men yeşâu | : dilediği kişi, dilediği |
8. | ve yagfiru | : ve mağfiret eder (günahları sevaba çevirir) |
9. | li men yeşâu | : dilediği kişiyi, dilediğini |
10. | ve Allâhu | : ve Allâh (c.c.) |
11. | alâ kulli şey'in | : her şeye |
12. | kadîrun | : kâdir, kudret sahibi |
AÇIKLAMABismillâhirrahmânirrahîmAllahû Tealâ kanunlarını koymuştur. Her kim ihsanla Allah'ın kendisine gösterdiği mürşidin önünde Furkân-70'e göre tövbe ederse Allahû Tealâ, kişinin tövbe gününe kadar işlediği bütün seyyiatlerini mağfiret eder yani sevaba çevirir.
25/FURKÂN-70:
İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûran rahîmâ(rahîmen). Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp, îmânı artan) mü’min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte onların, Allah seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafur’dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm’dir (rahmet nuru gönderendir).
Amenû olan bir kişinin Allah'tan mürşidini sorduktan sonra O'nun gösterdiği mürşidin önünde tövbe ederek “lâ ilâhe illallah muhammeden resûlullah” dedikten sonra mağfiret gerçekleşir ve kişi nefs tezkiyesine başlar. Mağfiret müessesesi Mu'min-7 ile Nisâ-64'te yer alıyor.
40/MU'MİN-7:
Ellezîne yahmilûnel arşa ve men havlehu yusebbihûne bi hamdi rabbihim ve yu’minûne bihî ve yestagfirûne lillezîne âmenû, rabbenâ vesi’te kulle şey’in rahmeten ve ilmen fagfir lillezîne tâbû vettebeû sebîleke ve kıhim azâbel cahîm(cahîmi). Arşı tutan melekler ve onun etrafındaki kişi (devrin imamı), Rab'lerini hamd ile tesbih ederler ve O'na îmân ederler. Ve âmenû olanlar için (Allah'tan) mağfiret dilerler: “Rabbimiz, Sen herşeyi rahmetle (rahmetinle) ve ilimle (ilminle) kuşattın. Böylece (mürşidin önünde) tövbe edenleri ve Senin yoluna (Sıratı Mustakîm'e) tâbî olanları mağfiret et (günahlarını sevaba çevir). Onları cehennem azabından koru!”
4/NİSÂ-64:
Ve mâ erselnâ min resûlin illâ li yutâa bi iznillâh(iznillâhi). Ve lev ennehum iz zalemû enfusehum câûke festagferûllâhe vestagfera lehumur resûlu le vecedûllâhe tevvâben rahîmâ(rahîmen). Ve Biz, (hiç) bir resûlü, Allah’ın izniyle kendilerine itaat edilmesinden başka birşey için göndermedik. Ve onlar nefslerine zulmettikleri zaman, eğer sana gelselerdi, böylece Allah’tan mağfiret dileselerdi ve Resûl de onlar için mağfiret dileseydi, mutlaka Allah’ı, (iki tarafın da) tövbelerini (onların tövbesini ve Resûl’ün mağfiret talebini) kabul eden ve rahmet edici olarak bulurlardı.
Bu sebeple “Allahû Tealâ azabı hakedenler için azabı diler, dilediğine de mağfiret eder.” sözünün muhtevası, mağfireti hakedenler için geçerlidir.