SOHBETİN ADI: İNSAN İLİŞKİLERİ
TARİHİ: 04.11.2002
Sevgili öğrenciler, izleyenler, dinleyenler, can dostlarım, gönül dostlarım, Allah’a sonsuz hamd ve şükrederiz ki; bir defa daha bir Allah’ın zikir sohbetinde beraberiz.
İslȃmȋ ve Tasavufȋ Konulardan İnsan İlişkileri. Kod numarası: 3.1.11.33.
Allah’a sonsuz hamd ve şükrederiz ki; üniversitemizin 3. yılının 1. sömestrindeyiz. Ve konular adım adım yürüyor. İnsan ilişkileri yani beşerî münasebetler. Eski adıyla beşerî münasebetler; yeni adıyla insan ilişkileri.
Sevgili kardeşlerim, insan sosyal bir mahlûktur. Başka insanlarla beraber olmak mecburiyetindedir. Hiç kimse bütün ihtiyaçlarını kendisi vücuda getiremez. Kendi yaptığının karşılığında başkalarından mutlaka bir şeyler almak mecburiyetindedir. Ve bu muhteva içerisinde herkes herkese muhtaçtır. Sadece Allahû Tealȃ hiç kimseye muhtaç değildir. Bütün insanların birbirine ihtiyacı vardır. Sadece insanların birbirine ihtiyacı değil, bitkilerin insan ve hayvanlara, hayvan ve insanların da bitkilere ihtiyacı vardır. Yaşamak için hayatî maddeleri insan için oksijendir, hayvan ve insanlar için. Bitkiler için ise karbondioksit. Allah’ın dizaynına bakın ki insanları bitkilere muhtaç etmiş, bitkileri de insanlara muhtaç etmiş. Biz insanlar yaşamak için oksijen almak mecburiyetindeyiz havadan. Ve artık madde olarak da karbondioksit çıkartırız. Bitkilerin de yaşaması için o bizim çıkardığımız artık maddeye; karbondioksite ihtiyaçları var. Onu alırlar. Köklerinden aldıkları suyla güneş enerjisini de devreye sokarak fotosentez yoluyla karbonhidratları üretirler. Ve karbonhidratlarla gıdalarını alan bitkiler havaya oksijen çıkartırlar artık madde olarak. Oksijen ise bizim hayatî maddemizdir.
Öyleyse nasıl bitkiler insanlara, insanlar bitkilere muhtaçsa unutmayın, insanlar da birbirine muhtaçtır. İşte üzerinizdeki elbise, bir koltuk, ev, duvarlar, odadaki eşyalar; hepsi başkalarının eseri. Hepsine ihtiyacımız olmuş ki onları almışız. Öyleyse herkes birbiriyle ihtiyaçlı. İşte birbiriyle sosyal bir mahlûk olarak ihtiyaç halinde yaşayan insanlar iki dizaynda bulunabilirler: Birbirlerine düşmandırlar, birbirlerine dostturlar. Şeytan düşmanlıkları, Allah dostlukları körükler. Öyleyse biz size Allah’ı öğretmeye çalışıyoruz; Allah’ın söyledikleriyle sizi mutlu kılmaya. Öyleyse insan ilişkilerinde Allah’ın hedefi sizin mutluluğunuzdur. İnsan ilişkilerinde şeytanın hedefi sizin mutsuzluğunuzdur. Ne zaman kendinizi mutlu hissediyorsanız bilin ki Allah ile berabersiniz. Ne zaman kendinizi mutsuz hissediyorsanız, o mutsuzluğu size veren siz değilsiniz; iblis (şeytan). Bütün gücüyle herkesi mutsuz etmeye çalışır.
Sevgili öğrenciler, izleyenler ve dileyenler, o iblise dikkatle bakın. Bütün gayretiyle hepinizi ayrı ayrı mutsuz etmek onun temel hedefidir; sizi huzursuzluğa ulaştırmak. Nasıl kendisi devamlı huzursuzsa hep sıkıntı içinde bir mahlûksa bu sıkıntısını, mutsuzluğunu, huzursuzluğunu hep başkalarına aktarmaya ve başka insanları da mutsuz kılmaya çalışır. Bütün gücüyle bu hedefe ulaşmak emelindedir.
Öyleyse istediği ne? İstediği bir; bütün insanların birbirine düşman olması. İstediği iki; bütün insanların neticede mutsuz olması. İnsanlar aç olsun, insanlar fakir olsun, insanlar huzursuz olsun, birbirlerini kırsınlar, birbirlerine düşman olsunlar, birbirlerini öldürsünler, şeytan bunların hepsinden ayrı ayrı zevkler alır.
Öyleyse sosyal bir mahlûk olan yani başka insanlarla birlikte yaşamak mecburiyetinde olan insan mademki birlikte yaşayacaktır, o zaman bu birlikteliğinin onu mutsuz etmemesini temin etmek insanın ana amacı olmalıdır. Bunu yapabilir mi? Evet sevgili kardeşlerim, yapabilir. Allah’ın yardımıyla insanların hepsi mutlu olabilir, mutluluğu yaşayabilir.
Öyleyse saadet dediğimiz şey, mutluluk dediğimiz şey Allah’ın bizim için var ettiği bir faktördür. Ama bu hedefe, mutluluk hedefine bir mücadele ile gidebilirsiniz. Bedavadan kimse mutlu olmaz. Mutlu olabilmeniz için evvela ilk adımı atmak mecburiyetindesiniz. İnsan ilişkilerindeki mutluluk gene Allah’a ulaşmayı dilemekten geçer. Allah’a ulaşmayı dilemedikçe başkalarını mutlu eden bir dizayna ulaşamazsınız kolay kolay. Bu dizayna dikkatle bakın sevgili kardeşlerim. Başkaları ile beraber yaşamaktaysanız bileceksiniz ki diğer insanlarla sizin aranızda bir bileşik kaplar paralelliği vardır: Allah, siz ve diğer insanlar. Siz ile diğer insanların arasındaki ilişki mutlak bir bileşik kaplar sistemini içerir. Nasıl o bir bileşik kaplarda, birleşik kapların birindeki o yükseklik seviyesi diğerindeki yükseklik seviyesi ile aynı olmak mecburiyetindeyse, bileşik kaplara su koyduğunuzu düşünün, birinci kaba koyduğunuz su ikinci kapta da eğer bileşik kaplarsa mutlaka aynı seviyeyi bulur. Biri ötekinden aşağıda veya yüksekte olamaz. Ne demek istiyoruz? Siz başkalarına kötü davrandığınız zaman mutlaka çevrenizden size kötü şeyler geri döner. Siz başkalarına iyi davrandığınız zaman mutlaka çevrenizden size o iyilik geri döner. A’ya iyilik yaparsınız; B’den geri gelir. C’ye iyilik yaparsınız; E’den geri gelir. Ama yaptığınız iyilikse iyilik olarak geri döner, kötülükse kötülük olarak geri döner. Böylece bir dizaynın içinde yaşarsınız sevgili öğrenciler, izleyenler, dinleyenler, can dostlarım, gönül dostlarım.
Her şeyin en güzel olacağı bir ortamda var olmaya çalışın. İnsanların arasındaki ilişkilerin güzelleştirilmesinde, insanların birbirini mutlu etmesinde gayret edin ki çorbada sizin de tuzunuz bulunsun. Başkalarının mutluluğu için yapacağınız her adım Allah’ın takdirini kazanmanıza sebebiyet verir. O, bütün Allah yolunda olanların birbirine yardım eden; birbirini mutlu eden insanlar olmasını ister. Öyleyse bu standartlar içinde yaratıldınız. Günün başka insanlarla beraber geçirdiğiniz bölümünde sadece iki şey yapabilirsiniz.
1- Başkalarını mutlu eder, siz de mutlu olursunuz.
2- Başkalarını mutsuz eder, siz de mutsuz olursunuz.
Şimdi madalyonun öbür tarafına bakalım: Mutsuz olan insanlar mutsuzluklarını hep başkasının üzerine yıkarlar. Derler ki: “Falanca bana kötü davrandığı için ben mutsuzum.” Çocuk, öğretmeni kendisine kötü davrandığı için mutsuzdur. Öğretmen talebeleriyle arası açık olduğu için, talebeleri kendisine kötü davrandığı için mutsuz olduğunu düşünür. Öğretmen müdürle geçinemediği için mutsuz olduğunu düşünür. Müdürün kendisine kötü davrandığını düşünür. Herkes mutsuzluğunun bedelini başkasına yüklemeye çalışır. Çünkü iblis öyle istiyor.
Sevgili kardeşlerim, sizinle beraber bir karar verelim. Karar verelim ve şu şeytana dersini verelim. Şeytan ne yapmak istiyorsa sizler ve biz onu engelleyebiliriz. Kesin! Öyleyse evvela ana kanunu koyuyor Allahû Tealȃ Kur’ȃn-ı Kerim’e: “men dakka dukka: Çalma kapını çalarlar kapını.” Kötülük edersen kötülüğe ulaşırsın, iyilik edersen iyiliğe ulaşırsın. Başkalarına sizden akan şey kötülükse, negatif dalga boylarıysa etrafınızı rahatsız edecek bir hüviyetteyseniz başkalarından da size aynı şey döner sevgili kardeşlerim. Sonunda mutsuz olan siz olursunuz. İstediğiniz kadar başkasına yüklemeye çalışın ki başkaları sebebiyle mutsuzsunuz, buna başkalarını inandırabilirsiniz ama Allah’ı inandıramazsınız. O bilir ki siz eğer mutsuzsanız bunun odak noktasında bir başkası yoktur Allah’a göre, sadece siz varsınız. Mutsuz musunuz? Öyleyse kendinizi düzeltin. Siz etrafınıza olan davranış biçimlerini düzelttiğiniz zaman, sizden onlara mutluluk aktığı zaman onlardan size geri dönen şey de mutluluk olacaktır. Evvela başkalarını küçük görmeyeceksiniz. Başkalarının gözünde üstün olmak diye bir hedefiniz olmayacak. Onlardan üstün görüneceksiniz diye yalan söylemeyeceksiniz. Tevazuu öğrendiğiniz zaman mutluluğu da öğreneceksiniz.
Şeytan yalanlarla başkalarından üstün göstermesini ister kişinin. Çoğu zaman da bunu başarır. İnsanlar başkalarından üstün olduklarını onlara ispat etmek için yalan söylerler. Her yalanın arkasında nefsin bir afeti mutlaka vardır. Sevgili kardeşlerim, Allah’a göre yalan nedir bilir misiniz? İnsanın işlediği bir suçu gizleyebilmek için hakikati değiştirmesi; Allah’a göre yalan budur. Bir başkasının kalbini kazanacaksınız diye ona hakikati biraz değiştirerek söylemeniz onu mutlu etmek istikametindeyse Allah’a göre bir yalan değildir; bir suç yok ortada. Birazcık yanlış yapılmış bir işi doğru kabul ettiğiniz zaman ve karşınızdakine bunun için teşekkür ettiğiniz zaman o yaptığı yanlış sebebiyle sizden negatif bir tepki gelecek diye korkan kişi, siz ona öyle davrandığınız zaman huzura kavuşur. Hele yanlışını gördüğünüzü de fark ettiyse size karşı minnet duyar; onu hırpalamadınız diye, ona kötü davranmadınız diye.
Sevgili öğrenciler, izleyenler, dinleyenler, sevgili kardeşlerim, sizin mutluluğunuzun yularları şeytanın elinde değildir; başka bir insanın da elinde değildir. Sizin mutluluğunuzun yularları kendinizin elindedir, sizin elinizdedir. Mademki başkalarına yaptığınız her negatif davranış size negatif dalga boyları olarak dönüyor, siz başkalarını huzursuz ettiğiniz zaman onlardan size de mutlaka huzursuzluk geliyor; öyleyse onlardan size güzel davranışların gelmesi için yapmanız lâzım gelen şey çok belli değil mi? Sizin onlara güzel davranmanız. Sadece güzel davranışların mukabili karşı taraftan gelen güzel davranışlardır. Ne olur kendinize başka insanları mutlu edecek bir davranış biçimini hedef edinseniz? Herkes hedef edinse ne olurdu? Dünya bir cennet olurdu. Herkesin başkalarına karşı saygı gösterdiği, herkesin tevazu sahibi olduğu bir dünya.
Sevgili öğrenciler, izleyenler ve dinleyenler, güzellikler sizin davranışlarınızın arkasındadır. İnsan ilişkilerinde eğer hedefiniz etrafınızdaki herkese mutluluk vermekse o zaman bu mutluluğu verdiğiniz insanlardan kat kat geri alırsınız. Onları mutlu etmenizin bedeli, onların da sizi mutlu kılmak için ellerinden gelen her şeyi yapmaları. Sizin gayretiniz onların bu gayret içinde olmasını sağlar. Kanun belli: İyilik et, iyilik bul; kötülük et, kötülük bul.
Sevgili kardeşlerim, Allahû Tealȃ tesadüflere bırakmıyor olayları. Allah’a göre tesadüf diye bir şey yoktur. Kanunları vardır Allahû Tealȃ’nın: Ne ekerseniz onu biçersiniz kanunu. Çevrenizdeki bütün insanları bir tek ünite kabul edin. Onlara ulaştırdığınız her şeyin o toplumdan size aynı standartlarda geri dönmesi söz konusudur. Aynı kişiden geri dönmesi gerekmiyor; sizin dışınızdaki herhangi birinden size mutlaka geri gelecektir. Öyleyse: “Ama onlar bana kötü davranıyorlar, ben onlara niçin iyi davranayım?” diye düşünürseniz bu yanlış bir düşünce. Herkesin sizin gibi düşündüğünü düşünün, o zaman hiç kimseden kimseye mutluluk ulaşmaz. Şeytan da insanları bu sebeple böyle düşündürmeye çalışır.
Sevgili öğrenciler, izleyenler, dinleyenler, can dostlarım, gönül dostlarım, unutmayın, hepiniz mutlu olmak için yaratıldınız. Ve de başkalarıyla beraber yaşamaktasınız. Her yuva bir beraberliği ifade eder. O yuvada hepinizin görevi, yuvadaki diğer insanları mutlu etmektir. Davranış biçimlerinizle onları mutlu edecek bir şeyleri her gün yapmalısınız. Onların kalplerine sizden daima onlar için güzel şeyler ulaştırılmalı.
Sevgili öğrenciler, izleyenler, dinleyenler can dostlarım, gönül dostlarım, her şeyin en güzel olduğu bir ortamda yaşıyorsunuz. Bu muhtevaya dikkatle bakın. Her şey öylesine güzel ki; o güzelliğin sadece herhangi birinizin yanlış davranışları sebebiyle çirkine dönüştüğünü hiç unutmayın. Böyle düşündüğünüz zaman şu noktaya varmaz mısınız: Neden siz o güzelliğin bozucusu olacaksınız? Siz o güzelliğe daha güzellerini ilâve etmek için var olun. Daha güzellerini ilâve etmek için çalışın. Hedefiniz bu olsun: Daha güzeller.
Sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım, insan olarak yaratıldınız. Allah’a bunun için çok hamd edin şükredin ki; siz bu kâinatta Allah’a en yakın olan varlıksınız, insansınız; Allah’ın en çok sevdiği mahlûk; en üstün mahlûku. Sevgili kardeşlerim, Âdem (A.S) yaratıldığı zaman bütün meleklerin ve cinlerin ve şeytanların ona secde etmesi emredilmedi mi? Secde etmesi emredildi. Öyleyse kim en üstün yaratıkların içinde? Kendisine secde edilen. Peki, niçin Âdem (A.S)’a secde edildi? Çünkü Allah’ın üfürdüğü ruh vardı onda. Ve insandan başka hiçbir varlıkta ruh yok. Ruh sadece biz insanlara ait. Öyleyse üstün olan biz insanlarız. Allah’ın en çok sevdiği mahlûkuz. Sadece bunun için sevinmemiz gerekmez mi? En üstün olan bizsek Allah’ın en sevdiği de biziz. Seviyor mu? Çok seviyor. Ve çok belli değil mi? Sadece bir tek dilekle, Allah’a ulaşmayı dilemekle Allahû Tealȃ hepimizi cennete mutlaka ulaştıracağını garanti ediyor.
Öyleyse sevgili kardeşlerim, Allah’a ulaşmayı dilediğiniz andan itibaren cehenneme gitmeniz söz konusu değil. Eğer gerçekten diliyorsanız mutlaka Allah’ın cennetine gireceksiniz. Öyleyse böyle bir dizaynda insan olarak yaratılmışsınız, Allah’ın cennetine gireceksiniz. Öyleyse şu dünyada yaşayacağınız süre ne kadarsa onu mutluluk içinde geçirmek istemez misiniz? İşte böyle bir dileğin tatbik sahası bulabilmesi mutlaka sizin davranışlarınıza bağımlı. Sizden çevrenizdeki insanlara hep onları mutlu edecek davranışlar ulaştığı sürece mutlu olan hep siz olursunuz. Ve etrafınızdaki kişilere de sizden hep mutluluk ulaşır. Nefret edilen, sakınılan, kendisinden kaçılan bir insan olmazsınız. Sevilen bir insan olursunuz; başkalarını mutlu etmek için hayatını adamış bir insan. İşte o zaman siz, Allah’a adanan bir insan olursunuz. Çünkü Allahû Tealȃ başkalarına yaptığınız her güzel davranışı kendisine yapılmış sayar. Kendini başkalarına adayan insan, aynı zamanda mutlaka kendisini Allah’a adamış insandır. Bu şartlar altında sevgili kardeşlerim, ne yapmanız lâzım? Eğer başka insanlarla beraber yaşıyorsanız onlara karşı en güzel davranışları uygulamalısınız. Hedefiniz sadece, çevrenizdeki bu insanlara mutluluk ulaştırmak olmalı. Hele Allah’ın yolundaysanız bu üzerinize çok ciddi bir vazife olarak gelir. Allah’ın istediği tek şey vardır sizden, sosyal bir mahlûk olarak yarattığı sizden tek bir isteği vardır Allahû Tealȃ’nın: Başkalarına güzel davranışlarda bulunmak. Asıl ifadesiyle başkalarını mutlu kılmak için çalışmak. Ne zaman böyle bir hedefe yönelirseniz aslında bunun mânâsı, kendinizi mutlu etmeye yönelmektir. Çünkü başkalarına verdiğiniz mutluluktan daha fazlasını, siz o insanlara mutluluk vermek için kendinizi dizayn ettiğiniz andan itibaren Allahû Tealȃ size verecektir. Mutlu olduğunuzu hissedeceksiniz; başka birine bir hizmet edebilmenin, bir mutluluk ulaştırabilmenin mutluluğu.
İşte böyle sevgili öğrenciler, izleyenler, dinleyenler, can dostlarım, gönül dostlarım, sizler insan ilişkilerinde taraflardan birisiniz. Ve mutlu olmak herkesin talebidir ve aslında herkesin hakkıdır da. İşte bu mutluluk denen sırra dikkatle bakın sevgili öğrenciler, izleyenler ve dinleyenler, orada iki taraf vardır hep. İster insanlarla olan ilişkileriniz ister Allah ile olan ilişkileriniz, siz isterseniz sizi mutlu kılacak olan safhaya mutlaka ulaşır. Sadece şeytan ile olan ilişkilerinizde hiçbir zaman mutlu olamazsınız. Şeytan için insanlara mutluluk vermek diye bir şey hiçbir zaman vücut bulmayacaktır. O tek taraflı çalışan bir mahlûktur. Sadece kötülüğe çalışır aklı. Sadece insanları huzursuz etmek için, sıkıntı vermek için, insanları üzmek için vardır. Kıyâmete kadar geçecek olan devrede bu davranış biçimini hiç değiştirmeyecektir. Tek bir gaye için kıyâmete kadar yaşamayı istiyor: Başka insanları mutsuz etmek ve böylece Âdem (A.S)’a karşı duyduğu kini onun bütün sülalesinden geri almak. Âdem (A.S)’a karşı korkunç bir kin duyuyor. Çünkü cennetten kovulmasının arkasında Âdem (A.S)’a secde etmemesi var. Ve ne zaman sevgili kardeşlerim, içinizdeki ses Allah’ın bir emrini yapmamayı size öğütlüyorsa o iblistir. Ne zaman içinizdeki ses Allah’ın yasak ettiği bir şeyi yapmanızı istiyorsa bunun için sizi sıkıştırıyorsa, bu hedefe yöneltmek istiyorsa o iblistir.
Aslında iblis sağlam bir kılavuzdur, şaşmaz bir kılavuzdur. Sizi doğruya götürebilecek olan sağlam bir kılavuz. E hani şeytan bizi mutsuz etmek istiyordu? Tabii istiyor. E nasıl iyi bir kılavuz olabilir? Çok kolay, onun söylediklerinin tersini yaparsanız. Mutlaka bir lânete doğru, sizi üzecek bir hedefe doğru sizi yönlendirmek ister. İçinizdeki sesi tanırsanız ve onun aksini yaparsanız her seferinde siz onu yenersiniz. Aslında tanımak zor değil, çok basit. Ne zaman Allah’ın emrettiği bir şeyi içinizden bir ses yapmamanızı istiyorsa o, şeytandır. Ne zaman Allah’ın yasak ettiği bir fiili içinizden bir ses yapmanızı istiyorsa o, gene şeytandır. Bütün gayreti ile sizi faka bastırmaya çalışır. Sizi duman etmeye çalışır. Bütün gayreti ile sizi mutsuz etmektir niyeti. O gayenin içindedir, onun için yaşar.
Öyleyse olay basit bir şekilde kendinizi hiç sıkıntıya sokmadan şeytanı tanımanız için elinizde sağlam deliller var. İçinizdeki sese dikkatle bakın. Ne zaman Allah’ın emrettiği bir şeye karşı çıkmanız isteniyorsa yapmamanız isteniyorsa onu, bu şeytandır. Ne yapacaksınız? Kanunu biliyorsunuz. Onun emrettiğinin tam tersini yapacaksınız, Allah’ın emrini dinleyeceksiniz. Ne zaman Allah’ın yasak ettiği bir şeyi size yaptırmak istiyorsa gene aynını yapacaksınız; onun dediğinin tam tersini yapacaksınız. Allah’ın yasak ettiği şeyi işlemeyeceksiniz. Bitti, siz galipsiniz.
Öyleyse şeytanın sizi mutsuz etmek için gayreti var ama Allah’ın da koyduğu kanunlar var. Siz bu kanunları biliyorsanız ve gayeniz mutlu olmaksa o zaman beşerî ilişkilerde tek bir hedefiniz olacak: Siz başkalarına mutluluk saçan bir insan olmalısınız. Sizden çevrenize hep pozitif dalga boyları ulaşmalı. İnsanlar sizi sevmeliler. Bu sevgiye dikkatle bakın sevgili kardeşlerim, sevgi mutluluğun temelidir. Sevgi varsa mutlusunuz, nefret varsa mutsuzsunuz. Dostluk varsa mutlusunuz, düşmanlık varsa mutsuzsunuz. Nefret varsa mutsuzsunuz, sempati varsa mutlusunuz.
Öyleyse sevgili kardeşlerim, şimdi muhtevaya beraberce bakalım: Biz neyiz? Biz hepimiz sadece birer mahlûkuz. Allahû Tealȃ’nın yaratıklarıyız. Ama buna çok hamd ve şükretmemiz lâzım ki insan olarak yaratılmış bir yaratığız. Sevgili kardeşlerim, 70 trilyon hücrenizle siz nev-i şahsına münhasır bir müstesna yaratıksınız. Çünkü siz insansınız; Allah’ın en çok severek yarattığı bir mahlûku. Torpilli! Bir tek talebiyle sonsuza kadar cennette yaşamak imkânına sahibi olan bir yaratık. Aslında hep insanlar düşünürler: “Neden Allahû Tealȃ bize emirler veriyor, zorla yaptırıyor emirlerini? Ben O’nun emirlerini yapmak istemediğim halde yapmak mecburiyetinde neden bırakılıyorum?” Ah sevgili kardeşlerim, hiç de öyle değil olay. O, size zorla emirlerini yaptırmak istemiyor ki. Eğer siz mutlu olmak istiyorsanız bileceksiniz ki; O’nun emirleri sadece mutluluğunuzun bir vasıtasıdır.
Sevgili kardeşlerim, O’nun emirlerini yaparken zevk almaya çalışın. Bir süre sonra başardığınızı göreceksiniz. Bunun şartlarını O, hazırlayacak. Bir insan var: Namaz kılar, angarya olarak görür. Başka bir insan var: Namaz onun için büyük bir zevktir. Peki, ne yapıyor bu adam namazda ki zevk alıyor ondan? Kanitin oluyor. Kendisinde olan bir şeyleri Allah’a gönderiyor. Gönderirken de görüyor, Allah’ı da görüyor ve tekrar Allah’tan kendisine geri geliyor o gönderdiği. Ve kişi namazda o odanın veya camiinin içindeki kişi değil. Sonsuza kadar ufku açık, Allah’ı görebilen bir insan. O kişi için namaz kılmak bir büyük zevktir, oruç tutmak o kişi için bir büyük zevktir. Hiçbir zaman acıkmaz. Oruç tutuyor diye acıkmaz, susamaz. Ağzında tükürük, ağız kuruluğu olayı ile karşılaşmaz. Hep Allah’ın sadece güzelliklerini yaşar. Neden yaşar? Allahû Tealȃ onu bu şerefe lâyık kılmıştır. Çünkü o Allah’ın kulu, Allah’ın kölesi olmak istemektedir. Yaptığı her şeyi başkaları için yapmayı kendisine amaç edinmiştir. Herkesi mutlu etmek için büyük bir gayretin sahibidir. Hayatını O’na adamıştır.
Öyleyse başkaları için yaşadığı cihetle mutlu o kişi. Sevgili kardeşlerim, öyleyse mutluluğun yolu var görüyorsunuz. İnsan ilişkilerinde başkalarına onların beklemediği kadar güzel davranmak var. Bu davranışı gösterebilirseniz siz onları nasıl seviyorsanız, onlar da sizi seveceklerdir. Onları sevmeye çalışın. Onları sevmeye çalıştığınız zaman göreceksiniz ki çok sevileceksiniz. Bir süre sonra onları sevmeye çalışmayacaksınız; çünkü zaten sevmek sizin için bütün insanlara açık bir kapı olacak. İnsanları sevmek için kendinizi zorlamayacaksınız. Niçin insan kendisini sevmeye zorlar? Çünkü nefsinin kalbindeki nefret, düşmanlık, gurur, kibir sevmeye mâni olur. Ama bunları yok ettiği zaman nefsin kalbinde de nefret yerine sevgi oluşmuşsa nefste de sevgi var, ruhta da sevgi var. Kişinin kendisini zorlaması gerekiyor mu? A benim canlarım, gerekiyor mu? Eğer nefsinizin kalbindeki nefretin, düşmanlığın, kinin yerini sevgi almışsa ruhunuzun kalbinde zaten sevgi birinci sırada, nefsinizin kalbinde de birinci sırada olmuşsa o zaman insanlara kızamazsınız. Sadece onlara acırsınız kendilerine yaptıkları zulümden dolayı.
İnsanlar namaz kılmazlar, oruç tutmazlar, zikir yapmazlar, Allah’ın güzelliklerini yaşamak istemezler ve zannederler ki mutluluk oradadır. Sevgisiz, nefrete dayalı, Allah’tan uzak bir zavallı hayat. O kişi hep şeytanla yalnız kalmaya mahkûmdur. Şeytan onu devamlı mutsuz ve huzursuz kılacaktır. Kesintisiz bir mutsuzluk ve huzursuzluk o kişiyi şeytanın elinde hep oyuncak kılar. Ama daimî zikre ulaştığınız zaman, nefsinizin kalbinde hiç afet kalmadığı zaman; o zaman başkaları için yaşamaya başlayacaksınız. Bir bütün gününüzü başka insanlar için harcamayı öğreneceksiniz ve bunun ne kadar büyük bir zevk olduğunu yaşayacaksınız.
Sevgili öğrenciler, izleyenler, dinleyenler, can kardeşlerim, şu dünyada mutlu olmak varken huzur içinde bir dünya hayatı yaşamak, sonra da arkasından Allahû Tealȃ’nın sizi cennetine alması varken neden şeytanla işbirliği? Neden insanlara düşmanlık? Neden mutsuzluk? Hiç kendinize sormaz mısınız? Hiç acımaz mısınız kendinize siz? Başka insanların hiç birisi sizin düşmanınız değildir. Onları kendinize düşman edinmeyin. O zaman onlar da sizi düşman edinmezler.
Sevgili kardeşlerim, bir bilseniz Allahû Tealȃ’nın sizi ne kadar çok sevdiğini. Size ne kadar çok şeyler; mutluluklar vermeye her zaman hazır olduğunu bir bilseniz, siz farkına bile varmadan Allah’ın o güzelliklerini elinizin tersiyle nasıl ittiğinizi bir bilseniz. Daha açık konuşayım mı? Her mutsuz insan şeytanın elinde bir oyuncak olduğu için mutsuzdur. Eğer oyuncak olacaksanız Allah’ın elinde oyuncak olun. O zaman ne demek istediğimi çok iyi anlarsınız. O’nun kölesi olan insan şu dünyadaki en mutlu insanlardandır. Hiç kimse onun düşmanı olamaz. İnsanlar yanlışlıklar yaparlar, ona da düşmanlık ederler. Ama o, kendisine düşman olanlara da düşman olamaz. Bir gün kötülüklere iyilikle mukabele etmek imkânının sahibi olacaksınız; seyyiate hasenatla mukabele etmek. O zaman mutluluğun ne olduğunu öğreneceksiniz. Netice mi ne olur? Size kötü davranan insan sizden af dilemek mecburiyetini duyar. Onun dünyasından birisi olmadığınızı anlar bir süre sonra. Nefsinin onu götürebildiği yerlerde hep mutsuzluğu yaşamıştır. O türkü vardır onun kulaklarında, sizin kulaklarınızda ise mutluluk türküleri.
Sevgili kardeşlerim, sakın içinizdeki şarkı bitmesin: Allah’ın dostluk şarkısı; Allah’ın sevgi şarkısı. Siz hep o şarkıyı terennüm edin. Bütün insanlara sizden sevgi aksın. Onları mutlu kılın. Ne mi kazanırsınız? Mutluluğu. Her ulaştırdığınız mutluluğun arkasından size geri dönecektir mutluluk denilen şey. Daha o kişiye mutluluğu ulaştırmadan Allahû Tealȃ sizi mutlu kılacaktır. Yeter ki görsün Allahû Tealȃ, siz de her şeyinizle başkası için yaşıyorsunuz; başkalarını bir nebze mutlu kılmak için.
Sevgili kardeşlerim, başka insanlar sizin bu mutluluk ulaştırma gayretinize nasıl bir anlam verirlerse versinler; bu sizi hiç alâkadar etmemeli. Sizi alâkadar eden şey Allah’ın sizin hakkınızda düşündükleri olmalı. Siz eğer başkalarına mutluluk taşıyan bir insansanız; Allah sizi sever, çok sever. Bu konuda ne kadar büyük bir gayretin sahibi iseniz o kadar çok sevilirsiniz Allahû Tealȃ tarafından.
Sevgili kardeşlerim, her şey öylesine güzel ki. Her şeyi Allahû Tealȃ öylesine güzel dizayn etmiş ki bütün o muhteşem güzellikleri yok etmek sevdasında olan iblis, sizde beklediği kötülüklerin yerine hep o nefret ettiği sevgiyi bulursa, güzellikleri bulursa şeytan sizin için sadece bir gazoz ağacı olur. O sizin esiriniz olur. Size hiçbir şey yapamaz; ama siz onu her gün mağlup edersiniz. Her gün siz onu mağlup edersiniz.
İşte böyle sevgili öğrenciler, izleyenler, dinleyenler, can dostlarım, gönül dostlarım. İnsanlar var etrafınızda, her zaman olacak. Onları sevmeyi öğrenin. Onları incittiğiniz her noktada bilin ki asıl incinen sizsiniz. Aynı şeyler size mutlaka geri döner. Ama ne zaman ve ne kadar insan ilişkilerinde kendinizi başkalarının mutluluğuna adamışsanız, hedefiniz onların problemlerini çözmekse onlara onların mutluluğu istikametinde yardım etmekse, niyetiniz buysa bilin ki siz mutluluğa sağlam bir adım attınız. Allahû Tealȃ size hep en güzel şeyleri yaptıracaktır, en güzeli yaşatacaktır. Her konuda sizi beklemediğiniz bir mutluluğun sardığını, yükselttiğini, yücelttiğini göreceksiniz.
Sevgili kardeşlerim, insan ilişkileri sizin mutluluk kapısıdır. Etrafınızda ne kadar insan varsa her biri mutluluğunuz için bir kapıdır. Etrafınızdaki insanlar sizin için mutluluk kapılarıdır. Etrafınızdaki birinci kişiyi mutlu etmeye çalışırken siz mutlu olursunuz. Onu başardığınız zaman ikinci kişi vardır, üçüncü kişi vardır, dördüncü kişi vardır. Hiç bitmez etrafınızdaki insanlar. Herkesi ayrı ayrı mutlu etmeye çalışın. Sizden bekledikleri şey sadece budur biliyor musunuz: Sizden bir nebzecik kendilerine mutluluk ulaşması. Onu yaptığınız zaman, onlara o bekledikleri mutluluğu ulaştırdığınız zaman asıl mutlu olan siz olursunuz. Mutluluğu ulaştırma standardınız ne olursa olsun, mutlu olan sizsiniz. Mutluluğu ulaştırdığınız kişinin mutlu olması da bunun cabası.
İşte bu güzelliklerin içinde yaşamalısınız. İnsanlar size dost olmalı. İnsanlar size sevgi dolu olmalı. Onların gözlerinde sevgiyi okuyabilmelisiniz. Bunun için de sizin gözlerinizde onlar sevgiyi okuyabilmeli. O sevgiyi okuyabilmeliler ki mukabil sevgiyi size aynalar geri döndürsünler. Etrafınızdaki bulunan her insana bir küçücük iyilik, bir güzel davranış, onları mutlu edecek olan bir güzelliği sergilemek; her biri size oradan gelen bir güzel davranışı getirecektir. Her kapı kendine ulaşan mutluluğu size fazlasıyla iade edecektir. Deneyin, göreceksiniz ki baştan aşağı mutlu bir dünyanın içinde yaşayabilirsiniz.
Adayın kendinizi başka insanlara. Adayın kendinizi Allah’a. Ve kendinizi başka insanların saadeti için örgütleyin. Bunun için yola çıkın. Saadetinizi Allah yolunda hizmette arayın. Sadece orada bulunduğunu göreceksiniz. Allah yolunda ne kadar hizmet yapabilirseniz, mutlu olmanız için Allahû Tealȃ size o kadar yardımcı olur. Şu dünyada başka ne var ki sevgili kardeşlerim. Başka insanları mutlu etmeye çalıştığınız zaman yaşadığınız o mutluluk var ki; Allahû Tealȃ onu size her an vermeye hazırdır. Yeter ki siz de başka insanları mutlu etmeye hazır olun.
Öyleyse Allahû Tealȃ’dan her zaman bunun mukabili olan güzelliği almak için hazırsanız mutluluk yolculuğuna başlayın. Başka insanlara mutluluk vererek yola çıkın. Yolunuz açık olsun sevgili öğrenciler, izleyenler ve dinleyenler. Her etrafınızdaki kişilerden biri sizin mutluluğunuzun bir adım daha öteye gitmesi için kendilerine mutluluk ulaştırmak mecburiyetinde olduğunuz insanlardır. Tekrar ediyorum, sizin mutluluğunuz için mutluluk ulaştırmak mecburiyetinde olduğunuz insanlardır. Yaptığınız zaman hangi ölçüde doğru olduğunu kendiniz test etmiş olacaksınız. O zaman çok şükredeceksiniz Allah’a, inananlardan birisiniz diye. Çok şükredeceksiniz Allahû Tealȃ’ya size mutluluğun anahtarını verdi diye, kapılarını gösterdi diye.
Sevgili öğrenciler, izleyenler, dinleyenler, can dostlarım, gönül dostlarım, bu mutluluk dizaynında başka insanların hayatınızda ne kadar önemli bir yeri olduğunu fark ettiniz mi? Hadi sabah olur olmaz onun gereğini yapalım. Etrafımızdaki herkese mutluluk vermek için harekete geçelim. Söz mü?
Allahû Tealȃ’nın hepinizi sonsuz mutluluklara ulaştırmasını, beşerî münasebetlerde (insan ilişkilerinde) en üstün noktalara çıkarmasını Yüce Rabbimizden dileyerek sözlerimizi inşaallah burada tamamlıyoruz sevgili öğrenciler, izleyenler, dinleyenler, can dostlarım, gönül dostlarım.
Allah hepinizden razı olsun.
İmam İskender Ali M İ H R