}
Kıyamet Nedir? 20.02.2007
Mp4 Mp3 Link

Sohbet Kodu: 110955

SOHBETİN ADI: KIYÂMET
TARİHİ: 20.02.2007


Sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım! Allah’a sonsuz hamd ve şükrederiz ki bir defa daha bir zikir sohbetinde inşaallah birlikteyiz. Konumuz: Kıyâmet.

Biz insanlar yükseklik, genişlik ve derinlik olarak 3 boyuttan oluştuğumuzu düşünürüz, oysaki 2 boyutumuz daha vardır.

1- Zaman
2- Hız.

İstesek de istemesek de bu 2 boyutun esiriyiz. Zaman, geçmişten geleceğe doğru devamlı olarak akıp gidiyor. Hep böyle mi olacak? Hayır, böyle olmayacak öyle bir gün gelecek ki zaman duracak, durmakla da kalmayacak gelecekten geçmişe doğru akmaya başlayacak. İşte sevgili kardeşlerim, o gün kıyâmet günüdür, zamanın gelecekten geçmişe doğru akacağı gün! Hadi gelin sizinle beraber neler olup bittiğine bir göz atalım.

Allahû Tealâ buyuruyor ki: “Biz kâinatı bir noktadan başlattık, kâinat kadar ağır bir tek nokta. Bu bir tek noktayı patlattık.” O kâinat kadar büyüyebilecek olan noktanın patlamasıyla kâinat oluşmuş. Şu anda kâinat yılda 500. milyon km. hızla büyümektedir. Yoklukta bir büyüme söz konusu, kâinat büyüyor. İşte o patlatılan noktada harekete başlayan noktanın içindeki bütün mevcudat harekete başladığı andan itibaren zaman başlamıştır. Bir noktadan ayrılan ve ileriye doğru hareket halinde olan noktaların, hareket halinde olan herşeyin bu harekete devam ettikleri sürece zaman geçmişten geleceğe doğru akacaktır. Şu an da kâinat söylediğimiz gibi yılda 500. bin km hızla büyümektedir. Hep böyle devam edecek mi? Hayır, devam etmeyecek; öyle bir gün gelecek ki bu büyüme duracak. Sonrası da var mı? Evet, sonrası da var; sonra da küçülmeye başlayacak. Kâinatın büyümeye devam etmesi Allahû Tealâ’nın bütün gezenlere verdiği bir kinetik enerjiyle sağlanıyor; itiş enerjisi. Bu enerji bütün kâinata ulaşıyor, onun bütün parçalarını birbirinden ayırıyor ve bir cinsiyetsiz insan vücudu şeklinde yaratılan kâinat, aynı hüviyetini (cinsiyetsiz bir insan vücudu şeklindeki görüntüsünü) devam ettirerek büyüyor. Büyüyünce şekil değiştirmesi söz konusu değil, büyümeye devam ediyor ve bu devamı boyunca da hep aynı hüviyetini koruyor (bir insan vücudu hüviyetinde).

İşte sevgili kardeşlerim, bir gün bu büyüme sona erecek. Allahû Tealâ uygun gördüğü zaman bu gezegenleri birbirinden ayıran kinetik enerjiyi bir gün kesecek. Kestiği zaman her şey birden bire duracak mı? Hayır, hareket halinde olan sistemler kendilerindeki mevcut hıza tâbî olarak biraz daha kâinatı büyütecekler ama enerji bittiği için, itiş olmadığı için hareket halinde olmalarından kaynaklanan ileriye doğru büyümenin devamı kısa bir süre sürecek ve büyüme duracak. O hüviyette kalacak mı? Hayır, kalmayacak. O noktadan sonra kâinatın yaratıldığı noktaya doğru bütün kâinatın bir geriye dönüşü söz konusu. İşte kinetik enerjinin duruşuyla birlikte bir noktadan fırlayarak hareket haline geçen ve zamanı oluşturan faktörün hareket halinde olması, büyümeye devam etmesi olayı sona erdiği için büyüme duracak; zaman da duracak (geçmişten geleceğe doğru akmakta olan zaman duracak). Peki, sonra ne olacak? Sonra gravitasyon başlayacak yani bozulan dizayn içerisinde büyük kütlelerin küçük kütleleri kendilerine çekme kuvveti başlayacak ve gravitasyon sebebiyle insan vücudundaki görüntü devam ederek, kâinat giderek küçülecek.

Kâinat üzerinde yuvarlak rakamlarla 100 milyar galaksi olduğu, bu konunun uzmanlarınca tahmin ediliyor. Bu 100 milyar galaksinin her birinde de gene ortalama bir hesapla 100 milyar yıldız olduğu ifade ediliyor. Buralarda insanların bulunması muhtemel mi? Hayır, muhtemel değil muhakkak. Çünkü Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’de 19 tane âyet-i kerimede; “Yerlerdeki insanlar, göklerdeki insanlar ve ikisinin arasındaki insanlar” diye ayrı ayrı insan gruplarını serd etmiş. Anlıyoruz ki insanlar sadece bizim dünyamızı kaplamıyor; bütün kâinatta yayılmış durumdalar. Biz burada dünya adlı bir gezegende yaşayanlarız. Kimliğimiz insan, boyutlarımız yükseklik, genişlik, derinlik, zaman ve hızdır.

Öyleyse hız, bir noktadan ayrılan bütün partiküllerin ayrılış istikametinde devam etmesi halinde zaman, geçmişten geleceğe doğru gidiyor ama zaman durduktan sonra, büyüme durduktan sonra gravitasyon (yer çekimi kuvveti) başlayacağı için (bütün büyük kütleler küçük kütleleri çekeceği için) küçülme başlayacak. Bizim güneşimizin etrafındaki ona bağlı olan gezegenlerin hepsi güneşe yapışacak, dünya da. Ama dünyanın etrafında bir uydu var; ay. Ay dünyaya çarpacak dünya da güneşe çarpacak. Sadece dünya değil, etrafındaki bütün gezegenler onların da hepsi çevrelerinde uyduları varsa onlarla birlikte; evvelâ o uydular güneşin çevresindeki uyduya (kendilerine göre ana uyduya) yapışacaklar, çarpacaklar; o uyduların da hepsi güneşle birleşecek. İşte o gün kıyâmet günü bunlar açık bir şekilde gerçekleşecek olaylardır. Sonra? Güneş sistemlerinin her birindeki bütün uydular güneşlere yapıştıktan sonra bu güneşler arasında çekim kuvveti oluşuyor; gravitasyon. Onlar birbirini çekmeye başlıyorlar. Böylece o çıkılan noktaya doğru giderek küçülen bir kâinat söz konusu.

İşte bu zamanın geriye doğru dönmeye başlaması ilginç bir sonuca ulaşıyor; zamanın geriye dönmesi. Nasıl bir noktadan çıkan bütün partiküller bir belli istikamette o noktadan çıkarak ileriye doğru gitmişse ve bu da zamanı geçmişten geleceğe doğru götürmüşse; geriye dönüşün başladığı noktadan itibaren de zaman gelecekten geçmişe doğru hareket haline geçecek. Bunun mânâsı ne ola ki? Bunun mânâsı şu ola ki; kıyâmetin koptuğu günden evvel ölmüş olanların bütün evrelerde, zamanın bütün fasıllarında (devrelerinde) yaşamakta olan insanlar, kâinat küçüldükçe zaman geriye doğru yoluna devam edeceği için bütün gezegenlerdeki hayatın var olduğu devrelerde zaman, her bir insanın yaşadığı noktaya ulaştığında o insanlar hayatta olacaklar. Böylece ilk insan olan Âdem (A.S)’a kadar bütün insanlar yeniden hayat bulacak. İşte Allahû Tealâ bunların hepsini Kur’ân-ı Kerim’inde âyet âyet anlatmış.

Sevgili kardeşlerim! Böyle bir dizayna dikkatle bakın! Zaman geriye doğru dönmeye başlıyor; kıyâmet günü hayatta olan insanlar, kıyâmetin başlamasını ifade eden İsrâfil (A.S)’ın birinci defa sur’a üfürmesi halinde ölecekler. O sırada dünyada ve bütün kâinatta yaşamakta olan herkes (bütün canlılar) ölecek; insanlar da ölecek. Bu sur’a 1. üfürülmedir. Ve onlar öldükten sonra zaman geriye doğru dönecek. Şu ölüme bir göz atalım. Evvelki ölenler zaten ölmüşlerdir, kıyâmet günü yaşayanlar da ölmüş olunca geçmiş ve o gün yaşamakta olan herkes ölmüş olacak ve zaman duracak. Sonra gezegenler birbirilerini çekecekleri için, bir başka ifadeyle bu gravitasyon kâinatın küçülmesine sebebiyet verdiği için başlangıçtaki o çıkış noktasına geri dönüş başlayacaktır. İşte bu dönüş, bir başka ifadeyle küçülme zamanı gelecekten geçmişe doğru götürmeye başlayacak. Bunun tabii neticesi olarak zaman geriye doğru yürüdükçe insanlar canlanacak, evvelâ kim canlanacak? Kıyâmet günü ölenler canlanacak, canlanan herkes Mahşer Meydanı’na ulaşacak. Bütün insanlar, kıyâmet koptuğu anda yaşamakta olanlar da ölecekler ve öldükten sonra evvelâ zaman geriye doğru giderken onlar canlanacaklar. Çünkü zaman biraz sonra onların hayatta oldukları ana geri dönecek, ondan sonra daha evvelki zamana dönecek; zaman boyunca geriye doğru gidecek (geçmişe doğru gidecek). Ve zaman geriye doğru giderken gidiş devam ettiği sürece daha evvelki, daha evvelki, daha evvelki devrelerde yaşayan insanların da hayatta oldukları devrelere birer birer zaman ulaşacaktır. Ulaştığı zaman o insanlar hayatta olacaklardır, mezarlarından kalkıp harekete geçeceklerdir, canlılığı yaşayacaklardır. Kur’ân-ı Kerim buna; “Çağrıcının sesi.” diyor. Onları çağıran, çağrıcının sesi; yani İsrâfil (A.S)’ın borusunun sesi. Ve zaman geriye doğru gittikçe (kendi hayatta oldukları noktaya zaman ulaştıkça) bütün insanlar canlı olacaklardır ve kendilerini Mahşer Meydanı’nda bulacaklardır. Bulundukları yerde yer çekimi kuvveti bulunmayacağı cihetle, İndi İlâhi’de o kuvvet mevcut olduğu cihetle bütün kaînata hâkim bir çekim bütün insanları Mahşer Meydanı’na ulaştıracaktır.

Ne olmuştur? Sur’a 1. üfürülme de ne var? 1. defa ölüm var, ondan evvel ölenler, sur’a üfürülmeden ölenler zaten ölmüşlerdir. O anda hayatta olanlar da sur’a 1. üfürüldüğünde öleceklerdir ve sur’a 2. defa üfürülmeden evvel, 1. üfürülmenin arkasından zaman geçmişten geleceğe doğru hareket edeceği için bütün zaman parçalarındaki herkes ve sur’a üfürüldüğü zaman yaşamakta olanlar da dirilecektir. Ölenlerin hepsi de Mahşer Meydanı’nda toplanacaktır, bu 1. sur’a üfürülmedir. Mahşer Meydanı’ndaki bu toplanmanın arkasından ne olur? Toplanmanın arkasından bütün fizik vücutlara ait olan nefsler berzâh âleminden gelerek fizik vücutlarıyla birleşirler, Allahû Tealâ buna: “Nefsler birleştiği zaman.” diyor. Bütün nefsler (ölmüş olan herkesin nefsi; o sırada ölmüş olan herkesin nefsi) berzâh âleminden gelerek orada Mahşer Meydanı’ndaki vücuduna girecektir ve herkesin nefsiyle, fizik vücudu orada Mahşer Meydanı’nda birleşecektir. Bu sur’a 3. defa üfürülmeden sonra gerçekleşen bir olaydır. Sur’a 2. defa üfürülerek canlanan herkes ölecek sonra, sur’a 3. defa üfürülecek; bütün insanlar cennet veya cehennem hayatını yaşayacakları enerji bedenlerle yeniden canlanacaklardır. İşte nefslerin berzâh âleminden gelerek bu fizik vücutların içine girmesi o zaman gerçekleşecektir. Bütün fizik vücutlar, nefslerle birleşecek ve nasıl bu dünyada şu anda yaşamakta olanların hepsi nefsleriyle beraberse, ruhlarını Allah’a göndermemiş olanlar bir de ruhlarıyla da beraberse, gönderilenler sadece nefsleriyle beraberse; böyle bir dizaynda bir sonuç söz konusu. O kişinin fizik vücudunun ve herkesin aynı yaştaki haliyle yaradılışının sonunda 19 yaş deniyor, 35 yaş deniyor fakat Kur’ân-ı Kerim yaş vermemiş herkesin aynı yaşta yeniden şekillenmesi söz konusu. Cennet veya cehennem hayatını yaşayacak bir hüviyette şekillenmesi söz konusu ve nefsler de o vücudun içinde oluyor.

Peki, bundan sonra ne oluyor? Herkes Mahşer Meydanı’nda. Sur’a 3. defa üfürülmüş, ölmüş olanlar canlanmışlar; enerji bedenlerinin şekillerini almışlar. Nefsler, fizik vücutlarının içinde girmiş, fizik vücut ve nefs beraberliği söz konusu. Sonra ne olur? Sonra sevgili kardeşlerim, Mahşer Meydanı’ndan İndi İlâhi’ye hareket söz konusudur. İndi İlâhi’de herkes otomatik olarak kendi hayat filmlerini göreceği noktalara ulaşacaklardır. Her fizik vücut kendisine ait olan hayatı 3 boyutlu olarak seyredeceği, sesleri duyabileceği, etrafındaki o sırada yaşamakta olan insanları görebileceği, bütün hayatını seyredeceği bir hesaplaşma müessesesine ulaşır. Orada hayat filmini oynatan bir sürücü, bir de şahit, şahit olmak üzere insanın fizik vücuduna ait olan bölümde bir sürücü, bir şahit, bir de düşüncelerinin filminde bir sürücü, bir sâik rol alıyor. Öyleyse insan aynı anda aynı şeyleri gösteren 2 filmi birden görüyor. Bir film fizik vücuduna ait, fizik vücut neler yapmışsa onların hepsini doğumundan ölümüne kadar bütün işlevleri kişiye gösteriyor. Allahû Tealâ buyuruyor ki: “Burada bir gün sizin dünyanızdaki 1000 yıl gibidir.” Bu bapta bir hesaplama yapılacak olursa demek ki bir insan 100 yıl yaşasa, o 100 yıllık zaman parçasını çok kısa bir sürede yaşayabilecek demektir. 1 gün 1000 yıla eşitse; 1000 yıl 24 saatlik bir zaman parçasıdır. 100 yaş yaşamış olan birisi 2.4 saatte yaklaşık 2,5 saatte 100 yıllık hayatını oradaki ölçülere göre yaşamış olacaktır. Birisinde düşüncelerinin filmi, diğerinde aksiyonlarının, amellerinin, yaptığı her türlü davranışının (fizik vücudunun her türlü davranışının) filmini görecektir.

Bu film bir rakamlı kitaptır, bir insanın her saniyesinde derecat kaybettiği takdirde bir derece kaybetmesi veya derecat kazandığı takdirde her saniye en az 10 derece kazanması söz konusudur. Kim olursa olsun, herkes eğer derecat olarak bir şey kazanırsa, o her saniye en az 10 derecedir herkese göre, herkes için geçerlidir. Peki, bundan hariç olanlar var mı? Bundan hariç olanlar var. Çok daha üst seviyede Allahû Tealâ’dan ni’met alacak olanlar var. Onlar sevgili kardeşlerim, Allah’a ulaşmayı diledikten sonra mürşidlerine ulaşıp tâbî oldularsa onların 1 derece kazancına karşılık 10 derece yazılmaz, 100 derece yazılır. Eğer ruhları 2. kata ulaştıktan sonra ölmüşlerse 200 derece yazılır. 3. katta 300 derece, 4., 5., 6., 7. katlarda 400, 500, 600, 700 derece yazılır, kazandıkları her tek dereceye karşılık olmak üzere. Önemli mi? Kıyâmet günü mizanlarımıza bakılacak; işte o gün, o kıyâmet gününde kimin kazandığı dereceler fazlaysa onların gideceği yer cennet olacak, kimin kaybettiği dereceler fazlaysa onların gideceği yer cehennem olacaktır.

İşte sevgili kardeşlerim, kişinin amel defterine bu bapta bakıldığı zaman aslında bir defter değildir. Bu nasıl bir televizyon izliyorsanız (şu anda bizi izliyorsanız), bu izlediğiniz televizyon gibi bir göstergedir ama siz televizyonda bizi 2 boyutlu olarak izleyebilirsiniz. Zamanımızda da artık tatbik edilebilen metotlar var, insanlar 3 boyutlu olarak da bir nevi filme alınabiliyor, buna hologram deniyor. Hologram; 3 boyutlu bir filmdir. O gün de hayat filminde herkes kendi hayatını 3 boyutlu bir şekilde görecek ve kaybettiği dereceler kırmızı rakamlarla sol tarafa, kazandığı dereceler yeşil rakamlarla sağ tarafa yazılacaktır. O hayat filminizi baştan sonra kadar seyrederken bir taraftan da düşüncelerinizin filmi orada boy gösterecektir. Acaba hangi olayı ne düşünerek yaptınız; o da bütün boyutlarıyla çıkacaktır. Bütün bunlara bakıp da onların gerçek hüviyetini, oradaki 2 filmden gören ve insanın yapabileceği bütün olayları kapsayan bu olaylar karşısında alacağı dereceleri bütünüyle içeren bir mizan orada hazırdır. Kişi o mizanla, mizanda o olay karşısında yazılan derecelerle kendi hayat filmine tatbik edilen derecelerin daima aynı olduğunu görecek ve kendisine kıl kadar haksızlık yapılmadığını mutlaka anlayacaktır.

Öyleyse sevgili kardeşlerim, kimseye kıl kadar haksızlık yapılamaz. Çünkü dereceleri yazan resûl meleklerdir; kiramen kâtibîn melekleridir. 1. grupta birçok melek var, 2. grupta gene birçok melek var. Ve de görevlerini bihakkın yapmışlar. Kim orada ne görürse mizandan bakacak; oradaki dereceyle mizandaki derece birbirine tam olarak eşit, hayat boyunca bu böyle olmuş. O zaman insanlar Allahû Tealâ’nın adaletinin muhteşem olduğunu görecekler. Bu bir mahkeme sevgili kardeşlerim, ne savcısı var, ne hâkimi var, ne avukatı var, ne de sizden başka seyircisi var. Herkes kendi hayat filmine bakıyor. Davalısı, davacısı, hâkimi, savcısı, avukatı olmayan bir mahkeme ama kâinatta düşünülebilecek en adil rakamları veren bir mahkeme ve oradaki netice (eğer kişinin kazandığı derece kaybettiği derecelerden fazlaysa) onun gideceği yer cennettir; orada ebediyyen kalacaktır. Eğer kişinin kaybettiği dereceler kazandığı derecelerden fazlaysa o zaman gideceği yer cehennemdir; orada ebediyyen kalacaktır ama evvelâ herkesin ister cennete girecek olsun, ister cehenneme girecek olsun; herkesin önce cehenneme ulaşması söz konusudur. Bu sebeple Mahşer Meydanı’nda filmlerini seyretmiş olan herkes, gruplar halinde cehenneme gönderilirler ve cehenneme gönderilen bu insanlardan kazandıkları dereceler, kaybettikleri derecelerden fazla olanlar cehenneme yüksek kapılardan 12 metre falan yüksekliğinde şeffaf bir sistem cehennemin bütün etrafını kapatmıştır. Bu şeffaf sistemden ancak sevapları günahlarında fazla olanlar uçarak geçebilir, uçarak cam gibi görünen bu şeffaf nesnenin ötesine ulaşırlar. Oradan cehennemin içine uçarak girerler; cehennemin oradaki halini cehennemde kalacakların ne kadar büyük ıstıraplara muhatap olacağını orada görürler. Oradaki bütün işkence aletlerini, bunların tatbikatını gören insanlar oradan Allah’a sonsuz şükürlerle şükrederek çıkarlar. Aynı şeffaf kapılarından geçerek kafile halinde grup grup cennete ulaşırlar. Bir kısmı ise oralardan uçarak geçmek isteyince kafalarını oraya toslarlar, oradan geçemeyeceklerini görürler ve orada bir kapı görürler. Normal bizim dünyamızdaki bir kapı gibi bir kapı ve oraya ulaştıkları zaman cehennem zebanileri onları karşılar ve o kapı yerden biraz kaldırılır; o kişilerin (cehennemde kalacak olanların) burunları yere sürtünerek cehenneme girmeleri söz konusudur. Oraya girerler ve diz üstü çökmüş vaziyette beklerler. Ta ki cennette girecek olan herkes gelsin cehennemi geçsin ve oradan ayrılsın ki; onlar cehenneme bir daha çıkmamak üzere girsinler.

İşte bütün cennetlikler cehennemin o iç dünyasını, oradaki işkence standartlarını gördükten sonra cehennemi uçarak terk ederler. Diz üstü çökmüş vaziyette bekleyen cehennemlikler de cehennemin kapısından (iç kapıdan) içeri girerek cehennemin çeşitli katlarına dağılacaklardır. 7 kat cehennemin her birine belli suçları işleyen insanlar dağıtılacaktır ve orada sonsuza kadar işkence içinde korkunç bir hayat süreceklerdir. İçtikleri, irin ve insanların karnını zehir gibi rahatsız eden birçok içkidir. Onların mideleri patlar, bağırsakları patlar, içtikleri sıcak sular her taraflarını yakar ve yeniden mide giydirilir, yeniden uzuvları eski haline getirilip aynı işkenceyi sonsuza kadar yaşayacaklardır.

Sevgili kardeşlerim! Onlar ebediyyen cehennemde kalırlar. Her ne kadar bir takım insanlar Peygamber Efendimiz (S.AV)’in bir hadîsine göre: “Kalbinde zerre kadar îmânı olan; Allah’a zerre kadar inanan herkes cehennemde bir süre kaldıktan sonra oradan çıkıp cennete girecektir.” demelerine rağmen, böyle bir şey hiçbir zaman olmayacaktır. Çünkü Kur’ân-ı Kerim’de 53 tane âyet-i kerime cehenneme giren bir insanın cehennemden çıkmasının mümkün olmayacağını söylüyor. Tam 53 âyet-i kerime bunu söylüyor ve insanların cehennemden çıkacağına dair de hiçbir âyet mevcut değil.

İşte sevgili kardeşlerim, kıyâmet dediğimiz zaman bu olayların bütünleştirdiği bir dünya söz konusu. Bütün insanlar, o gün bunları yaşayacaklarıdır. Hayatta olanlar da yaşayacaklardır, ta ilk insandan (Âdem (A.S)’dan) bu güne kadar, kıyâmet gününe kadar yaşayacak olan bütün insanlar da yaşayacaklardır. Gelmiş geçmiş bütün insanlar kıyâmet günü bunların hepsini yaşayacaklar, neticede ya cehennemlerde sonsuza kadar işkence çekecekler ya da cennetlerde sonsuza kadar huzur içinde, mutluluk içinde yaşacaklar.

Sevgili kardeşlerim! Hepiniz biliyorsunuz ki bir tek dilek! Allah’a mülâki olma konusunda, ruhu Allah’a ulaştırma konusunda bir tek talep... Kişinin, “Yarabbi! Ben hayattayken ruhumu Sana ulaştırmak istiyorum. Beni de Sana ruhlarını ulaştıranlardan, ermişlerden kıl.” tarzında kalbinden yapacağı tek bir dilek, o kişiyi Allahû Tealâ’nın 3. kat cennetine ulaştırması için yeterlidir. Öyleyse sevgili kardeşlerim, etrafınızdaki insanlara bunları anlatın. O insanlar cenneti cehennemi bilmiyorlar, hiçbirisi de görmedi ama biz gördük. Hepiniz onları ikaz etmelisiniz.

Sevgili kardeşlerim! Kıyâmet günü hakkındaki söyleyeceklerimiz inşaallah burada tamamlanıyor. Allahû Tealâ’nın hepinizi hem cennet saadetine hem dünya saadetine ulaştırmasını Yüce Rabbimizden dileyerek, sözlerimizi inşaallah burada tamamlıyoruz. Allah hepinizden razı olsun... Sonsuz mutluluklar sizinle olsun.

İmam İskender Ali  M İ H R