SOHBETİN ADI: SOHBET
TARİHİ: 25.10.2007
Sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım! Allah’a sonsuz hamd ve şükrederiz ki bir defa daha bir sohbette birlikteyiz. Hepinizi çok ama çok seviyoruz! Allahû Tealâ’nın hepinizi sonsuz mutluluklara ulaştırmasını diliyoruz.
Sevgili kardeşlerim, Allahû Tealâ bütün insanlardan sadece onların mutlu olmasını ister. Bütün mukaddes kitaplar şu anda elde kalan Tevrat, İncil, Kur’ân-ı Kerim hep aynı hedefe yönelik olarak Allahû Tealâ tarafından indirilmiştir. Allahû Telaâ insanların mutluluğun şahikasına çıkmasını, mutluluğu en üst boyutta yaşamasını istiyor. Yaşayabilirler mi? Elbette yaşayabilirler
Sevgili kardeşlerim! 3 kitabı incelediğimizde de aynı sonuçla karşılaşıyoruz: 7 safha 4 tane de teslim, Allah’a ulaşmayı dilemekten başlayan bir dizayn. 3. basamakta Allah’a ulaşmayı dileyecek insanoğlu, 14. basamakta mürşidine ulaşıp tâbî olacak. Bu tâbiiyet neticesinde ruhu Allah’a ulaşacak (21. basamak), Allah’ın Zat’ında yok olacak (22. basamak).
Allah’a ulaşmayı dilemekle başlayan olay 2. devrede mürşide tâbiiyetle noktalanır. 3. safhada ruh Allah’a ulaşır. 4. safha fizik vücudun Allah’a teslimidir. Kişinin zikrini çok büyük ölçüde artırması lâzımdır; günde 18 saati aşması lâzım. Bunu gerçekleştirirse kolay bir dizaynla bu 4. kademeden sonra 5. kademeye ulaşacaktır, daimî zikre vâsıl olacaktır yani ulûl’elbab olacaktır, lübblerin; sır hazinelerin sahipleri. Neden lübblerin sahipleri? Çünkü Allah ile her an konuşabilen, her an O’na soru sorabilen, O’ndan cevap alabilen bir kişi olmuştur artık. Daha üst boyutu var mıdır? Evet, kişi bir gün Tövbe-i Nasuh’a davet edilecek ve Tövbe-i Nasuh’u gerçekleştirecek. İşte o zaman bu kişi muhlislerden birisi olacaktır; 6. kademe. Sonra da iradesini Allah’a teslim edecek ve 7. kademeye başlayacaktır, salihlerden olarak iradesini Allah’a teslim etmek suretiyle irşada memur ve mezun kılınacaktır.
İşte size yaklaşık 4 dakika içinde bütün Kur’ân-ı Kerim’i anlatmış olduk. Aynı zamanda İncil’i anlatmış olduk, aynı zamanda Tevrat’ı anlatmış olduk. Hepsi bundan ibaret sevgili kardeşlerim; 7 safha 4 tane de teslim. İşte bunlar konunun temelidir. Bu standartların içinde herşey oluşacak ama bunları yaşamak boşuna bir olgu olmasa gerek. Allahû Tealâ nefsin evvelâ tezkiye edilmesini istiyor yani yarı yarıya afetlerden kurtulmasını. Ve bunu Allah garanti ediyor ama sonraki safha yarıdan ötesi kişisel gayrete babestedir.
Sevgili kardeşlerim, unutmayın! Bizler insanız ve başka insanlarla birlikte yaşamak mecburiyetindeyiz. Öyleyse bu yaşantımızda hepimiz için dikkat edilmesi gereken temel faktörler var. Davranışlarımızla insanlara sadece mutluluk ulaştırmalıyız. Allahû Tealâ’nın bütün insanlar için temel emri budur; insanları sevmek ve onları mutlu kılmak için gereken herşeyi gerçekleştirmek.
Sevgili kardeşlerim! İnsanlar kendilerine düşeni yapmadıkları takdirde mutlu olmaları mümkün değildir. Mutlu olmanın 1. safhası nefs tezkiyesidir, nefsin kalbi %51 nurlarla dolacaktır; bunu Allah garanti ediyor ama 2. kısım nefsin %51’den %100’e kadar nurlarla dolması olayı kişisel gayrete %100 dayalıdır Allah’ın yardımcı oluşu devre dışı kalmıştır. Böyle bir dizaynın sonuçlanması; hedefe doğru gitmesi boyunca etrafınızdaki insanlarla ilişkileriniz; önemli olan bu konu. İnsanları ne kadar seviyorsunuz? Bu, onlar için yapabileceğiniz fedakârlığa bağlıdır. Allah’ı ne kadar seviyorsunuz? Bu da Allah için yapacağınız fedakârlığa bağlıdır. Allah ile fedakârlığınızın ölçüsü zikirdir. Çünkü zikir Allahû Tealâ tarafından 24 saat olarak emrolunmuştur. Önce az zikir, sonra günün yarısından daha fazla zikir. Yani çok zikir sonra da daimî zikir; zikri daîm.
Sevgili kardeşlerim! Allah için olmak ulaşmanız lâzım gelen hedeftir. Allah için olduğunuz zaman aynı anda başkaları için de olursunuz. İşte Allah için olmanın en üstün noktası orasıdır ki iradenizi de Allah’a teslim etmişsinizdir (ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi ve iradenizi). O zaman mutluluklar hep sizin olur. Sevgili kardeşlerim, mutluluk bir bütündür. Mutluluğunuz herkese yayılmalı; etrafınızdaki herkesi mutlu etmeye çalışmalısınız. Bu sizin gayretinizi mutlaka odaklayacağınız bir konudur. Bu sebeple Allahû Tealâ insanların sevilmesini istiyor; “İnsanları sevin!” diyor, “Sevin ki onları mutlu edebilirsiniz.”
Sevgisiz bir mutluluk düşünülemez, nefret eden bir insan ömrü boyunca mutlu olamaz. Nefreti hep onu şeytanın hâkimiyeti altında yaşatacaktır. Nefret, şeytanın hâkimiyeti altındaki bir duygudur. Nefsin afetlerinden bir tanesidir. Nefsin afetlerinden hangisi olursa olsun hepsi şeytanla 1. derecede ilişkilidir. Sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ biliniz ki hepinizi sever ama sevgisinin artması sizin sevgiye ulaşmanızla perçinlenir. Şöyle bir bakın bakalım kendinize; Allah’a ne veriyorsunuz? Allah için ne yapıyorsunuz? 5 vakit namaz mı? Evvelâ bileceksiniz ki farz 5 vakittir ama Peygamber Efendimiz (S.A.V) ve onun sahâbesi kuşluk sünneti ve teheccüd sünneti diye 2 sünnet daha ilâve etmişlerdi ona. Yani günde 7 vakit namaz kılıyorlardı; her gün 7 vakit namaz. İşte bizim bir özelliğimiz de odur ki Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in ayak izinden gideriz. O peygamberdir, biz bir peygamber değiliz ama onu takip etmek aslî görevimizdir. O bizim nebîmizdir, peygamberimizdir. Allah kanunları koyar, Peygamber Efendimiz (S.A.V) de sünneti seniyyesiyle Allah’ın koyduğu kanunlar içerisinde hükümferma olur. Onun için kuşluk sünneti yani sabah namazıyla öğle namazı arası kılınan bir namaz Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in sünnetidir. Teheccüd sünneti, gece saat 24.00’den şimdiki saatle (yaz saati uygulaması ile) gece 01.00’den sonra sabah namazına kadar olan devrede kılınan bir namazdır. Bu 2 sünnet bugüne kadar bizim kardeşlerimizle devam ettirdiğimiz 2 namazdır. Öyleyse onun hep sünneti seniyyesine bakarız; ne yapmış, nasıl yapmış? Biz de ona uymalıyız mutlaka. Onun gibi yaşamalıyız. Elbette hiç kimseye onun gibi yaşamak nasip olmaz. O bir peygamberdi ama onun gibi olmaya çalışmak Allahû Tealâ’nın temel emridir. “Peygamberinizde sizi niçin esas bir örnek vardır.” diyor, aslî örnek. O bütün insanlığa örnek olmuştur. Ve bizim de yapmamız lâzım gelen şey o ve sahâbesi ne yaptıysa, Allah için ne yaptılarsa onları gerçekleştirmektir.
Sevgili kardeşlerim! O ve sahâbe daimî zikrin sahibi olmuşlardı. Öyleyse sizler de daimî zikrin sahibi olmak için elinizden gelen gayreti esirgememelisiniz. Elinize saati alıp en kolaydan başlayın, günde 1 saat zikirden meselâ. Ama ertesi gün bu 60 dakikayı 61 dakika yapacaksınız, daha sonraki gün 62 dakika yapacaksınız. Daha sonraki gün 63 dakika yapacaksınız. Bu dakikalar çoğaldıkça eskisine alışık olduğunuz için size çok gelmeyecek. Bunu 24 saate çıkarabilmeniz için 24 tane 60 dakika kullanmanız lâzım. 10 tane olsa 600 gün, 20 tane olsa 1200 gün, 25 tane olsa 1500 gün. Yani 365 günlük devre de 1 yıl olduğuna göre, 4 yılda bu hedefe ulaşabilirsiniz. Sadece her gün 1’er dakika zikrinizi artırmak suretiyle. Sevgili kardeşlerim! Eğer Allah’tan yardım isterseniz yardımın geldiğini görürsünüz. O zaman sizin için söz konusu olan şey, Allah’ın adını kesintisiz olarak zikretmektir. İsterseniz dilinizi kullanarak sessiz bir şekilde “Allah” kelimesini zikredebilirsiniz. Onu da kullanmayıp iç dünyanızda “Allah” kelimesini tekrar edebilirsiniz, elinizi nabzınıza koyabilirsiniz; “Allah” kelimesini dilinizi bile kıpırdatmadan tekrar edebilirsiniz. Bunlar zikrin varyasyonları. Ama yapabilirsiniz sevgili kardeşlerim. Allah yolunda gayret eden Allah’tan yardım alır. Yardım alansa mutluluğun yakalayıcısıdır. Mutluluğu o insanlar avlayabilirler. Zikriniz daimî zikre ulaştığı zaman karşınızda kızacağınız, nefret edeceğiniz hiç kimse kalmayacaktır. İnsanların hepsini seveceksiniz; size kötü davranabilenleri de.
Sevgili kardeşlerim! Allah ile olan ilişkilerinizde Allah’ın sizi ne kadar çok sevdiğini düşünün! Düşünün ki siz bir kuş olarak, bir balık olarak, bir ağaç olarak yaratılmadınız. Bir insan olarak yaratıldınız. Yani kâinattaki Allah’a en yakın varlık olarak yaratıldınız. Sadece insan olarak yaratılmanız bile Allah’a ne kadar şükretmenizi gerektirir, öyle değil mi sevgili kardeşlerim? Düşünün denizlerden bir balık olduğunuzu, bir kuş olduğunuzu. Ama siz insansınız, insan olarak yaratılmak, Allahû Tealâ tarafından bu konuda şuurlandırılmak! Aklınızın yerinde olmasına hamd edin şükredin. Sağlığınızın yerinde olmasına hamd edin şükredin. O kadar çok hamd edecek şükredecek şeyiniz var ki! Geçinebilecek kadar para kazanıyorsanız; ona hamd edin şükredin. Eğer yetersiz seviyedeyseniz, biliniz ki arkasında başka birisi yok siz varsınız. Liyakatiniz arttıkça Allah’ın size verdiği artacaktır. Sakın haram lokma yiyenlerin o kazandıkları haram para sizi etkilemesin, haram yiyen bunun bedelini Allah’a mutlaka ödeyecektir. Siz Allah için olacaksınız, Allah için yaşayacaksınız Allah için kazandıklarınızın bir kısmının başkalarına ait olduğunu düşünerek onlara vereceksiniz. Her gün siz verdikçe Allahû Tealâ’nın size verdikleri azalmayacak çoğalacak. Bu söylediğimiz, birçok insana garip gelir: “Hem vereceğim hem de çoğalacak.” Evet, aynen öyle. Hem vereceksiniz hem de elinizdeki para daha çok kişiye vermek üzere çoğalacak. Bilmediğiniz yerlerden paralar gelecek. Allah’a ulaşmayı dileyen birisi kademeleri birer birer yükseldikçe, Allah’ın onu her geçen gün daha çok daha çok sevdiğini görecek ve yaşayacaktır. İşte bu sevgi denizi içerisinde Allahû Tealâ o kişiye, o başkalarına ne kadar çok verirse Allah da ona daha çok verecektir. Elindeki o dağıtılacak olan miktar giderek büyüyecektir, azalmayacaktır. Hiç bilmediği yerlerden ona başkalarına verebileceği imkânlar sağlanacaktır, bunu yapan Allah’tır. Allah: “Fakirlere veriniz ki Biz de size verelim.” diyor.
Sevgili kardeşlerim! Herşeyi Allah rızası için ve başka insanların rızasını kazanmak için yapacaksınız. Allah için olmak Allah’ın bir büyük ni’metidir. Allah için olmak başkaları için olmakla birbirine çok yakın iki noktadır. Herkesin geçinebileceği bir para vardır, bir miktar vardır, ondan daha fazlasını veriyorsa o daha fazlanın büyük kısmı başkaları içindir, Allah yolunda kullanılmak içindir. Allahû Tealâ herşeyi en güzel standartlarda gerçekleştirir. Siz Allah için olmayı dilediğiniz an aslında kendi mutluluğunuzu dilemiş olursunuz ve adım adım o hedefe doğru yürürken her geçen gün güzelliklerin arttığını göreceksiniz. Her geçen gün yaşantınız sizi daha mutlu, daha mutlu, daha mutlu kılacak olan bir dizaynı içerecek.
Sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım! Allahû Tealâ’yla olan ilişkilerinizde mutluluğu en güzel boyutlarda başkalarına yaşatmayı devam ettirdiğiniz sürece siz mutlu olursunuz. Etrafınızdaki herkes mutlaka sizin onlara mutluluk götürmeniz lâzım gelen insanlardır; onlarla ilgilenin. Problemlerini öğrenin, dertlerine derman olmaya çalışın. Kim bunları yaparsa o başkaları için yaşayan bir insan olmuştur. Kendine ayıracak zamanı yoktur. Bu sebeple dünyadaki insanların en mutlusudur. Başkaları için yaşamak bu açıdan, mutluluk açısından sonra derece önemli bir müessesedir. O başkalarına nasıl yardım ederim diye düşünmekten, başkalarına nasıl faydalı olabilirim diye düşünmekten ve her an onlara bu yardımı ulaştırmak düzeyinde olmasından, hayatının her dakikasını mutlulukla geçiren bir insandır. Kaynak budur; başkalarını mutlu etmeye çalışmak, başkaları için yaşamak. İnsan ancak o zaman şunu görecektir; başkalarını mutlu etmeye çalışan insan bunu her başardığında mutlu ettiğinden daha büyük bir mutluluğa, başkalarına ulaştırdığı mutluluktan daha büyük bir mutluluğa sahip olur. Çünkü Allahû Tealâ ona 2 katı verir.
Sevgili kardeşlerim! Her taraftan etrafınızdaki insanları onları mutlu edecek bir dizayn içerisinde hedef alırsanız, bunu yapabildiğiniz sürece asıl mutlu olanın siz olduğunu göreceksiniz. Ne kaybedersiniz ki? Bir deneyin. Allahû Tealâ’nın koyduğu mutluluk kanunu, huzur kanununu Kur’ân açık ve kesin bir şekilde şekillendirmiş. “Akrabaya, ihtiyaç sahiplerine verin.” diyor, ayrıca “yardım edin.” diyor. Kimin bir problemi varsa o problemi çözmekte ona yardımcı olun. İster problemin çözülmesinde yardımcı olun, ister parasal yardım yapın; hangi açıdan insanlara bir yardım ulaştırabilirseniz siz o sırada mutlu bir insansınız. Allah’ın emrettiği boyutlarda bir yardımcısınız. İşte bunu hayatınıza bir bütün olarak yerleştirebilirseniz, artık sizin hayatınız başkalarını mutlu etmeye yönelik bir dünya hayatı olacaktır. Davranışınız, konuşmalarınız; her an her yerde yaptığınız şey o olacaktır. Başka insanlara yardım etmek, onların dertlerini, problemlerini çözmeye çalışmak. Bunu yaptığınız sürece bütün mutluluk kapıları her bir kişi açısından size, Allahû Tealâ tarafından açılmış olacaktır. Onlar sadece sebeptirler, vasıtadırlar. Mutluluğun sahibi sizsiniz. Onların her birine verdiğiniz mutluluğun iki katı siz mutlu olursunuz. Her insan sizin için bir kapıdır, mutluluk kapısı. Ona ne verebiliyorsunuz, onu neyle mutlu ediyorsunuz? Onların yüzlerindeki mutluluk pırıltılarını gördüğünüz zaman Allah’a ne kadar şükredeceksiniz, hamd edeceksiniz biliyor musunuz?
Sevgili kardeşlerim! Ülkemiz uzun zamandan beri Allah’ın kendisine verdiği ni’metleri unutmuş durumda. Şu Osmanlı’ya dikkatle bakın! Dünyada en az suç işlenen ülke. Şu anda dünyada en çok suç işlenen 5. ülkeyiz. Her güzel şeyimiz ölmüş, her güzel şeyimizi katletmişler. Başkalarına yardım, Allah için olmak; başkaları için olmak demektir. Çünkü Allahû Tealâ başkalarına yardım etmemizi açık bir şekilde emrediyor, yardım etmemizi istiyor. Öyleyse yardım etmeliyiz.
Sevgili kardeşlerim! Herşey öylesine güzel dizayn edilmiş ki kim başkalarının yardımına koşarsa Allah da onların yardımına koşar; o insanlara daha çok verebilmesi için yardım eden kişiyi ödüllendirir. O kendisine paraların nerden geldiği anlayamaz bile. Ama her zaman insanlara yardım edebilecek olan bir imkânın sahibi olduğunu görecektir. Verdikçe elindeki azalmayacaktır; devamlı artacaktır. Sevgili kardeşlerim! Gerçekten öyle mi diye neden denemiyorsunuz? Denediğiniz zaman onu göreceksiniz; Allah’ın size yardımı her geçen gün artacak; daha çok hizmet edesiniz, daha çok yardım edesiniz diye. Daha çok yardım ettikçe O’nun size verdikleri sizin yardımınızdan çok daha fazla artacak. Allah ile olan ilişkilerinizde bileceksiniz ki seven sevilir, nefret eden sevilmez. Şeytanın tuzağına düşmeyin. İnsanları düşman olarak görmeyin. Sizi sevmeyen insanlar olabilir; o onların problemidir ama siz onları gene sevmelisiniz. Nefret etmeyiniz, kendinizden nefret ettirmeyiniz. Öyle davranışlarınız olur ki Allahû Tealâ size o davranışı yaptırmıştır ama insanlar bunu nefsleri istikametinde değerlendirmişlerdir. O zaman yanlış sonuçlara ulaşacaklardır ama doğrunun sahibi Allah’tır. Unutmayın sevgili kardeşlerim! Başka insanlara değil Allah’a hesap vereceksiniz. Onun için insanlar nasıl değerlendirirse değerlendirsin; sizler Allah’ın emirlerini yerine getirmek mecburiyetindesiniz. Allah için yaşayın. Arkanızda Allah’ın sevgisinin giderek büyüdüğünü, sizi kapladığını görün. Allah’ın sevgisi sizi kaplarsa siz sevilen bir insan olursunuz; Allahû Tealâ tarafından sevilen bir insan. Sevgi mutluluğun kanadıdır, mutluluktan uçarsınız. Allahû Tealâ bize sevmeyi öğretti, biz sevdik.
Sevgili kardeşlerim! Hepiniz için dünya adı verilen bu gezegende yaşamak söz konusudur. Hayatınız bu dünya üzerinde geçecek, yaşayacaksınız. Neden mutsuz bir yaşam olsun ki? Mutluluğun anahtarı varken neden sizi mutsuzluğa götürecek olan yanlış şeyleri yapıyorsunuz? Bizim aramıza ilk defa katılan kardeşlerimiz bir başka dünyadan gelirler. Geldikleri dünyada insanlarda hırs vardır, öfke vardır, kıskançlık vardır. Nefsin bütün afetleri vardır. O aramıza katılan kardeşimizde de vardır ama nefs tezkiyesini yeterli boyuta çıkardığı zaman yani ruhunu Allah’a ulaştırdığı zaman ki bunu Allah gerçekleştirecektir, nefsinin kalbindeki afetlerin yarısı yok olmuş olacaktır. Ve bunu Allahû Tealâ sağlamış olacaktır. Herkes için durum yaklaşık aynı şeydir. 7-8 aylık bir devre içinde kişi mutlaka Allah’ın Kendisine ulaştırmasıyla ruhunu Allah’a ulaştıracaktır. Aslında daha doğru bir ifadeyle Allah onun ruhunu, Allah’a ait olan ruhunu Allah’a ulaştıracaktır. Bu, mutluluğun yarısıdır; herkese Allahû Tealâ’nın hibe ettiği bir şeydir. Allahû Tealâ karşılıksız veriyor insanlara.
Sevgili kardeşlerim! Herşey öylesine güzel ki! İnsanlara mutluluk vermeye çalışın. Bazen mutluluk vermeye çalışırken sizin yaptığınız davranış biçimlerinin arkasında yatan, Allah’ın hedefini bilemedikleri için üzülen insanlar olacaktır. Onları üzmemek konusunda her türlü gayretin sahibi olmalısınız. Bütün olayların bir dış görünüşü vardır, bir de Allah cephesinden değerlendirilmesi. Sevgili kardeşlerim! Siz sadece Allah’ın (O, yanılmaz olan tek varlıktır) emirlerini gerçekleştirin. O ne yaptırırsa en güzeli mutlaka odur ve sadece Allah için olun.
Allahû Tealâ’nın hepinizi hem cennet saadetine hem dünya saadetine ulaştırmasını Yüce Rabbimizden dileyerek sözlerimizi inşaallah burada tamamlamak istiyoruz. Allah hepinizden razı olsun.
İmam İskender Ali M İ H R