TARİHİ: 22.06.2010
Sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım! Allah'a sonsuz hamd ve şükrederiz ki; bir defa daha Allah'ın bir zikir sohbetinde birlikteyiz.
Sevgili kardeşlerim! Sizlerle birlikte olmak, Allahû Tealâ'nın bir büyük ni'meti. Hep Allah'tan bahsedeceğimiz kırk dakikalık bir zaman parçası. Sizlerden bahsedeceğimiz bir kırk dakikalık zaman parçası. Herşeyden evvel, hepinizi çok sevdiğimizi belirtmek isteriz.
Allahû Tealâ "İnsanları seviniz." diyor. Sevmek Allah'ın bir ni'meti. Seversek mutlu oluruz ve mutlu ederiz. Nefret edersek mutsuz oluruz ve mutsuz ederiz.
Öyleyse Allahû Tealâ'nın güzelliği, sevmek fiilinin içine gizlenmiş durumda. Bu sevgi Allah sevgisiyle güçlenir. İnsanlar birbirlerini sevebilirler ama Allah'ı sevmek, bu insanların birbirini sevmesinin çok ötesinde muhteşem bir duygu sevgili kardeşlerim!
Sevmek, Allahû Tealâ'nın dizaynı içersinde bir güzellik. Allahû Tealâ hepinizi çok seviyor. Bu sevginin ışığı altında bir güzellik, bir beraberlik söz konusu. O, Allah. Hepinizi çok sever. Çünkü sizler Allah'ın yolundasınız. Allah'ın yolu, Allah'a ulaşmayı dilemekle başlayan bir muhteşem hayat tarzının devamıdır. Allah'a ulaşmayı dilemekle başlar.
Biliyorsunuz ki sevgili kardeşlerim, Allahû Tealâ bütün insanlara ruhundan üfürmüş. Üfürmüş ama bunun insanda kalmasını istemiyor. İstiyor ki; insanlar Allah'a ulaşmayı yani ruhlarını bu dünya hayatını yaşarken Allah'a ulaştırmayı dilesinler. Böyle bir dileğin sahibi olsunlar da ruhları Allah'a geri dönsün, ulaşsın. İşte Allah'ın istediği şey bu. Allahû Tealâ: "Sizde bir emanetim var. Size ruhumdan üfürdüm. Ve o ruhumu geri istiyorum." diyor.
İşte bir insanın, Allah'a ulaşmayı dileyen bir kişinin mutluluğu bir dilekle başlar: "Yarabbi! Ben de ruhumu Sana ulaştırmak istiyorum. Ne olur, benim de ruhumu Sana ulaştır. Bunun için hangi mürşide ulaşmam lâzımsa bana onu göster Ey Yüce Rabbim!" diye kişi Allahû Tealâ'dan talepte bulunur. Hacet namazını kılar ve mürşidini Allah'tan sorar. Allahû Tealâ mutlaka ona mürşidini gösterir. Bu kişi Allah'ın ona gösterdiği mürşide ulaşır ve tâbiiyetini gerçekleştirir. O mürşide tâbî olur. Tâbiiyetle beraber ruh, o kişinin vücudundan ayrılmıştır. Allah'a doğru seyri sülûkta olan bir kafileye katılmıştır.
Önce 1. kata kadar çıkabilecektir. (Gök katlarından bahsediyoruz.) Sonra 2. kata, sonra 3. kata, sonra diğerleri son noktaya kadar devam edeceklerdir yollarına. Kendi çıkabileceği kata kadar herkesin ruhu çıkar. (Herkes dediğimiz zaman burada onların ruhlarını kastediyoruz.) Allah'a doğru saf saf, saflar halinde yolculuk yapan ruhlardır.
Ruh bildiğiniz gibi Allah'ın insana üfürdüğü, Allah'a ait bir ruhtur. Bir başka veya asıl ifadesiyle Allah'ın ruhudur. İnsandan başka hiçbir mahlûkuna Allah ruhundan üfürmemiştir. Bu, biz insanlara has bir olgudur. Bu sebeple insan eşrefi mahlûkattır. Yani mahlûkatın en şereflisi. Neden? Allah'ın ruhuna, Allah o kişiyi lâyık gördüğü için. O kişinin ruhunun Allah'a ulaştırılması asıldır. Bu, herkesin üzerine farzdır. Allahû Tealâ buyuruyor:
89/FECR-27: Yâ eyyetuhân nefsul mutmainnetu.
Ey mutmain olan nefs!
89/FECR-28: İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeten.
Rabbine dön (Allah’tan) razı olarak ve Allah’ın rızasını kazanmış olarak!
89/FECR-29: Fedhulî fî ibâdî.
(Ey fizik vücut!) O zaman, (nefsini tezkiye ettiğin ve ruhunu Allah’a ulaştırdığın zaman Bana kul olursun) kullarımın arasına gir.
89/FECR-30: Vedhulî cennetî.
Ve cennetime gir.
"İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh(mardıyyeten): Rabbinize rücû edin! Rabbinize geri dönün. Geri dönerek Rabbinize ulaşın."
Neyle ulaşacağız?
Şu fizik vücutla mı? Yoksa o herşeyi bünyesinde taşıyan, her türlü kirliliği bünyesinde başlangıçta taşıyan nefsimizle mi? Nefsimizi mi göndereceğiz Allahû Tealâ'ya? Hayır, ikisini de değil. Ne fizik vücudumuz ne nefsimiz. Ama Allah'ın daha doğduğumuz an bize üfürdüğü ve derhal vücudumuzun şeklini alan, vücudumuzun şeklinde hangi değişiklikler olursa, o değişiklikleri devamlı kendisine de tatbik eden ve her zaman fizik vücudumuzun tam bir benzeri olan ruhumuz. Her zaman dediğimizde neyi kastediyoruz? Ruhun vücudumuza girdiğinden Allah'a doğru yola çıktığı güne kadar olan yaşantımız.
Sevgili kardeşlerim! Ruhumuz vücudumuzu terk eder ve Allah'a doğru yola çıkar. Bu yolculuk 7 tane gök katının aşılmasıyla tahakkuk eder. Bütün ruhlar Allah'a doğru yaptıkları yolculukla 1., 2., 3., 4., 5., 6. ve 7. gök katını aşacak, Allah'ın Zat'ına ulaşacaklardır.
Allah hepimizi sever. Herkesi sever. En az sevdiğinden en çok sevdiğine kadar insanlar bir dizi teşkil ederler. Allah insanları da cinleri de mutlu görmek ister ve mutlu kılmak ister ve kanunlarını ona göre koymuştur. Bu kanunlar insanlara ve cinlere göre geçerlidir ya da geçersizdir.
Bir insan Allah'a ulaşmayı dilemez ise, ister bilgisizlik sebebiyle dilemesin ister bilsin de dilemesin, netice değişmez. O kişinin ruhu kendisinde kalacaktır. Kişi Allah'a ulaşmayı dilemedikçe, o kişinin cehennemden kurtulması mümkün değildir.
Sevgili kardeşlerim! Bir tek dilek: "Yarabbi ben de ruhumu Sana ulaştırmak istiyorum. Ne olur, benim de ruhumu Sana ulaştır." tarzında, buradan, kalpten yapılan bir dilek, mutlaka o kişiyi cehennemden kurtarır. Böyle bir şey söylese de kişi ölse, hayatının son dakikasında söylese, gerçekten bu talebi varsa, Allahû Tealâ kalbe bakar, dile değil. Gerçekten böyle bir talebi varsa kişinin Allahû Tealâ onu 1. kat cennetine mutlaka alır. Ama kişi yaşıyor; yaşarsa mutlaka Allah o kişiye mürşid sevgisi verecektir. Kişi mutlaka hacet namazını kılacak, Allah'tan mürşidini soracak ve Allah'ın gösterdiği, kendisine en uygun standartlarda olan mürşide ulaşacak ve ona tâbî olacak; 2. safha. Bu noktada kişi ölse 2. kat cennetin sahibidir. Kişi yaşıyor; yaşarsa o kişi değil, Allah onun ruhunu Kendisine ulaştıracaktır. Onu sanki o ulaştırmış gibi mükâfatlandıracaktır. Bu, 3. kat cennettir. Sonra kişinin fizik vücudunu teslim etmesi, sonra nefsini teslim etmesi, sonra muhlis olması, sonra iradesini de Allah'a teslim etmesiyle 7 tane safha ve ruhun, vechin, nefsin ve iradenin Allah'a teslimi tamamlanacaktır.
Sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım! Allahû Tealâ'ya sonsuz hamd ve şükrederiz ki; Allahû Tealâ bize dînimizi öğretti. Biliyorsunuz ki; İslâm âlemi korkunç bir hastalığın arkasında çalkalanmaktadır. Bu hastalık, İslâm'ın 5 şartıdır. İnsanlar zannediyorlar ki; İslâm'ın 5 şartı yaşanırsa, (namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek, zekât vermek ve kelime-i şahadet getirmek) bir insan bir süre cehennemde kalır, o cehennemde kaldıktan sonra oradan çıkar, mutlaka cennete girer ve cennette sonsuza kadar kalır.
Sevgili kardeşlerim! Bu, dînlerini bilmeyenlerin uydurdukları bir palavradır. Allah'a ulaşmayı dilemeyen hiç kimse cehennemden kendisini kurtaramaz. Cehennemden kurtuluşun ilk adımı, Allah'a ruhunu hayatta iken ulaştırmayı dilemektir. Böyle bir dileğin sahibi olan kişiye, Allahû Tealâ mutlaka hacet namazı kıldığında mürşidini gösterir. Kişi Allah'ın gösterdiği mürşidi severek kabul eder. Sevmemesi mümkün değildir. Çünkü o mürşidi Allah göstermiştir. O kişinin kalbine o mürşide ait sevgiyi koymuştur. O, onun mürşididir. Hele kişi severek, isteyerek gider mürşidine tâbî olur.
Tâbî olursa ne olur? O kişinin ruhu vücudundan ayrılır. Allah'a doğru yola çıkan kafileye katılır ve de bu ruh, Allah'a doğru 7 tane gök katını aşarak 7. katta soldan sağa doğru 7 tane âlemi geçerek Sidretül Münteha'ya ulaşır. Oradan da dikey bir yolculukla Allah'ın Zat'ına ulaşır, Allah'ın Zat'ında yok olur. İşte bu vuslattır. Vasıl olmak, ulaşmak demek (vasıl). Vuslat da ulaşma, hedef tayin edilen noktaya varma.
Kişi ne hedef tayin etmiş? Ruhunu Allah'a ulaştırmayı hedef alarak tayin etmiş kendisine ve kişi Allah'a ulaşmayı diliyor. Ruhu Allah'a ulaşıyor mu? Hayır. Mürşide tâbî olduğu zaman ancak vücudundan ruhu ayrılıyor ve Allah'a doğru yola çıkan kafileye katılıyor. Sonra kişinin ruhu Allah'a ulaşıyor. Nasıl? 1., 2., 3., 4., 5., 6. ve 7. gök katlarına ulaşarak. 7. katta soldan sağa doğru 7 tane âlem geçerek ruh, Allah'ın Zat'ına ulaşır ve Allah'ın Zat'ında yok olur. Nerden gelmişti? Allah'ın Zat'ından. Yok olması da Allah'ın Zat'ıyla yeniden beraber olmasında tahakkuk eder.
Sevgili kardeşlerim! Öyleyse Allahû Tealâ bize Allah'a ulaşmayı diledikten sonra, mürşidimize tâbiiyetten sonra, ruhumuzu Allah'a ulaştırıncaya kadar geçen devre içinde, Allah'a ulaşmayı dilemekten başlayıp ruhumuzun Allah'a ulaştığı noktaya kadar dünyadaki en büyük mutlulukları yaşatır. Kişi hayatından çok memnundur. Büyük bir mutlulukla görevlerini yapar. Çünkü Allahû Tealâ onun zikretmesine büyük zevkler katar. Onun ibadetlerini yapması, o kişi için büyük zevktir. Huzur içinde o kişi zemin kattan 1. kata, 2. kata, 3. kata, 4., 5., 6. ve 7. katlara ulaşır. Ruhu 7. katta soldan sağa doğru 7 tane âlemden geçerek Sidretül Münteha'ya ulaşır. Oradan dikey bir yolculukla Allah'ın Zat'ına ulaşır. Ne olmuştur? Bunun adı vuslattır. Ruh, sahibi olan, kendisini üfüren Allah'a, o ruhu o kişinin vücuduna üfüren Allah'a, gerçek sahibine geri dönmüştür.
Sevgili kardeşlerim! İşte insan adı verdiğimiz mahlûk, her zaman Allah'a bağımlıdır. Allah'ı sever. Allah'ın dizaynı içindedir.
Sevgili kardeşlerim! Bütün insanlar Allahû Tealâ tarafından en azdan en çoğa kadar olmak üzere sevilirler. Ve de Allahû Tealâ ister ki; hepsi kurtulsunlar. Onlara birçok fırsatlar hazırlar ama kalbinde ulaşma talebi olmayan bir insanın 1. kademeye ulaşması mümkün olmaz. Allah'a ulaşmayı dilemeden ölen bir kişinin kurtuluşu söz konusu olmaz normal şartlarda.
Bir dilek insanı kurtarır mı? Evet. Bir kişi Allah'a ulaşmayı dilerse ama daha bu dilekten sonra mürşidine ulaşmadan ölürse, 1. kat cennetin sahibi olarak ölür. Eğer yaşarsa, Allah onu mürşidine ulaştıracaktır 2. kat cennetin sahibi olacaktır kişi tâbiiyetiyle. Tâbiiyetiyle beraber ruh, vücuttan ayrılacaktır. Allah'a doğru bir yolculuğa çıkacaktır ve ruhu Allah'a ulaşacaktır.
Sevgili kardeşlerim! Allah buraya kadar olan kesimi herkese hediye ediyor. Açık ifade: "Kim Bana ulaşmayı dilerse Ben onu Kendime ulaştırırım." diyor Allahû Tealâ.
42/ŞÛRÂ-13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrakû fîhi, kebure alâl muşrikîne mâ ted’ûhum ileyhi, allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ettiğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).
Allahû Tealâ'nın dizaynı açık ve kesindir. Allahû Tealâ insan adı verilen, ruhundan üfürmek şerefine erdirdiği o mahlûklarının hepsinin cennete girmesini ister. İnsan bunun için yaratılmıştır. Ama bir faktör var: İrade, kişilerinin kendi iradeleridir. Kararlarını kendi iradelerine dayalı olarak verirler. Öyleyse bu insanların kendi iradeleri muhtevası içinde ruhlarına Allah'a doğru bir yolculuk yaptırmaları gerekir.
Ruh, Allah'ın ruhudur ve Allah'ın Zat'ına geri dönmek üzere programlanmıştır. Bu geri dönüş, bu kişinin dünya hayatını yaşarken, hayattayken gerçekleşir. Böyle bir kişi Allah'a ulaşmayı dilemiştir; 1. cennet katının sahibi olmuştur. Mürşidine tâbî olmuştur; 2. kat cennetin sahibi olmuştur. Ruhunu hayatta iken Allah'a ulaştırma şerefine, daha doğrusu ruhunu Allah'ın Allah'a ulaştırması sonucuna Allah onu ulaştırmıştır; kişi 3. kat cennetin de sahibi olmuştur. İşte buraya kadar olan kesim, Allahû Tealâ tarafından garanti ediliyor. Allahû Tealâ: "Kim Bana ulaşmayı dilerse, Ben onu Kendime ulaştırırım." diyor.
Allahû Tealâ insanlardan seçer. O seçtiklerine yardımcı olur. Ve onların mutlaka Allah'a ulaşmayı dilemelerini ister. Allah'ın dizaynı o kişiler için mutluluk, daha çok mutluluk, daha çok mutluluk diye devam eder. Kişinin ruhunu Allahû Tealâ Kendisine ulaştırıyor, o kişi ulaştırmış gibi onu mükâfatlandırıyor. 1. kat cennet, Allah'a ulaşmayı dileyen herkesin hakkıdır. Kim bunu gerçekleştirmek üzere mürşidine ulaşıp tâbî olursa, böyle bir tâbiiyet yani ruhunu Allah'a ulaştırmak üzere gerçek mürşide tâbiiyet, bundan sonra ölse kişi, o kişiyi 2. kat cennete mutlaka ulaştırır. Ama yaşarsa Allah onun ruhunu Kendisine ulaştıracaktır ve o kişi bunu kendisi gerçekleştirmiş gibi onu 3. kat cennetin sahibi kılacaktır.
Sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ herşeyin sahibidir. Bizim şu küçücük dünyamız, bu kâinattaki toz zerresidir. Ama burada milyarlarca insan yaşıyor. Allahû Tealâ istiyor ki; herkes Allah'a ulaşmayı dilesin. Bir defa kendisini cehennemden kurtarsın. Kişinin böyle bir talebi varsa ve 7-8 aylık da ömrü varsa, o kişinin ruhunu Allah Kendisine ulaştırır. Ve o kişiyi, sanki o ruhunu Allah'a kendisi ulaştırmış gibi mükâfatlandırır.
Sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım! Allahû Tealâ sizleri o kadar çok seviyor ki; hepinizi kurtarmak istiyor. Ama bunu kendi iradenizle yapmak mecburiyetindesiniz.
Sevgili kardeşlerim! Bir tek dileğiniz: "Yarabbi! Ben ruhumu Sana ulaştırmayı diliyorum." tarzındaki bir tek dileğimiz, bizi mutlaka cehennemden kurtarır; kalpten olmak kaydıyla. Kalpten olduğunu nereden anlayacaksınız? Allahû Tealâ sizi bir gün mutlaka mürşidinizle karşılaştırır. Nasıl? Hacet namazını kılacaksınız. Allah'tan mürşidinizi soracaksınız. Allah mutlaka size ilk seferinde göstermese bile, daha sonraki birkaç talebinizde, birkaç hacet namazı kılışınızda mutlaka mürşidinizi gösterir. Göstermesi zaten 1. kat cenneti hak etmeniz demektir. Çünkü demek ki Allah'a ulaşmayı dilemişsiniz ki; Allahû Tealâ size mürşidinizi göstermiş.
Öyle olmamış; siz bir mürşid görmüşünüz, Allahû Tealâ size bir mürşid göstermiş. Gitmişsiniz, ona tâbî olmuşsunuz. O mürşidi de size Allah gösterdiği için tâbiiyetinizle beraber 2. kat cennetin sahibi olursunuz. Bunun anlaşılması son derece kolaydır. Kim hacet namazını kılar da Allah'tan mürşidini de sorarsa, Allah o kişi mürşide ulaşmaya lâyıksa ona mutlaka mürşidini gösterir. Sakın "Allah bana mürşidimi göstermedi. Öyleyse ben lâyık değil miyim?" diye düşünmeyin. Bu gösterir dediğimiz, bir defada olmayabilir. Ama Allah'tan sormaya devam etmelisiniz. Neticede mutlaka eğer siz gerçekten, kalben Allah'a ulaşmayı dilemişseniz, Allahû Tealâ size mürşidinizi mutlaka gösterecektir.
İşte sevgili kardeşlerim! Son derece kolay bir şey. Boy abdesti alacaksınız, hacet namazını kılacaksınız. Sonra da yatacaksınız (Allah'tan talepte bulunarak yatacaksınız.) ve Allahû Tealâ size mürşidinizi gösterecek. Bu kadar kolay! Bu kadar basit! Ne olur? Allah'ın gösterdiği mürşid ise siz mutlaka hidayete Allahû Tealâ tarafından ulaştırılırsınız. Ulaştırılırsınız. Eğer 7-8 aylık bir ömür varsa. Hepinizin inşaallah böyle olur.
Allah'a ulaşmayı dilersiniz, Allah mürşidinizi gösterir ve tâbî olursunuz. Tâbiiyetinizle beraber hayatınızda birçok şey değişir. Namaz kılmak ve zikir yapmak, sizin çok hoşunuza giden bir hüviyet kazanır. Çünkü artık siz Allah'a mülâki olmayı, ruhunu Allah'a ilka etmeyi yani ruhu Allah ulaştırmayı, mülâki kılmayı dileyen birisiniz. Bu, Allah için son derece önemlidir. Bu, yolun kesinleştiğini gösterir. Kişi Allah'a ulaşmayı diler, sonra hacet namazını kılıp Allah'tan mürşidini sorar. Allah ona mürşidini gösterir ve kişi o mürşide ulaşırsa, tâbî olduğu anda 2. kat cennetin sahibi olur. Yaşarsa, Allah da onun ruhunu Kendisine ulaştıracaktır. O, normal standartlarda 7-8 aylık bir vetiredir. Çok daha kısa zamanda gerçekleştiren de oldu.
Öyleyse Allah'a ulaşmayı dilemek bir güzelliktir, mazhariyettir. Kişiyi mutlaka cehennemden kurtarır. Ama kişi Allah'a ulaşmayı diledi ama ömrü vefa etmedi, mürşidine ulaşamadı. Olabilir ama bu kişi Allah'a ulaşmayı dilediği için mutlaka 1. kat cennetin sahibidir. Yaşasaydı ne olacaktı? Yaşasaydı mürşidine mutlaka ulaşacaktı. Allah'a ulaşmayı dilemişse Allah ona mutlaka mürşid sevgisi verecekti. O sevgiyle kişi ne kadar uzakta olursa olsun mürşidine ulaşacak ve ona tâbî olacaktı. O sevgi bizi Ankara'dan ta uzaklara, Adıyaman'a kadar götüren sevgidir.
Sevgili kardeşlerim! Herkesin bir mürşidi vardır. İşte Allahû Tealâ herkese bir kapı gösterir. O kapı Allahû Tealâ'nın gösterdiği kapıdır. Kişi o kapıdan yeni bir dünyaya girer. Bu dünya, Allah dostlarının dünyasıdır. Kim Allah'a ulaşmayı dilemiş ise, gerçek bir dilekle dilemişse, 1. kat cennetin sahibidir. Mürşidini hemen gösterir Allahû Tealâ o kişiye ama kişi mürşidine ulaşamadan öldü; olsun, bu kişi 1. kat cennetin mutlaka sahibidir. Ulaşabilseydi tâbî olacaktı. Tâbiiyetiyle beraber ruhu Allah'a doğru yola çıkacaktı. Mutlaka Allah'a ulaşacaktı. Tâbiiyet, o kişinin 2. kat cennetin sahibi olmasını sağlar.
7-8 aylık bir süre içersinde ruh mutlaka Allah'a ulaşacaktır. Kişiye Allahû Tealâ zikir sevgisi verecektir, mürşid sevgisi verecektir, namaz sevgisi verecektir. O kişi ibadetlerini büyük aşkla, şevkle yerine getirecektir. Onun ruhunu Allah Kendisine ulaştıracaktır. İşte kişi Allah'a ulaşmayı diledi, 1. kat cennetin sahibi. Mürşidine tâbî oldu, 2. kat cennetin sahibi ve ruhunu Allah Kendisine ulaştırdı; kişi 3. kat cennetin sahibi. Bu 3 kat cennet herkese Allah'ın hediyesidir. Kim Allah'a ulaşmayı dilerse ve bu kişinin 7-8 aylık bir ömrü varsa, kalpten bir dilek olması kaydıyla, gerçek bir dilek olması kaydıyla, Allah o kişiyi mutlaka mürşidine ulaştırır. Vücudundan ayrılan ruhunu da o 7-8 aylık devre içinde mutlaka Kendisine ulaştırır. Bu kişi böylece hidayete erer.
Kişi Allah'a ulaşmayı dilediği an hidayettedir. Mürşidine tâbî olduğu an, hidayetin ikinci kademesindedir. Ruhu vücudundan ayrılmıştır. Allah'a ulaştığı an, 3. kat cennetin sahibidir. Emanet olan o ruhu, o emanetin gerçek sahibi olan Allah'a ulaştırmıştır, vasıl etmiştir.
İşte sevgili kardeşlerim! Bütün insanları bu 7-8 aylık devrede en büyük mutluluklara ulaştıran Allahû Tealâ, bunları boşuna mı yapıyor? İnsanlara bu kadar büyük zevkleri yaşatan Allah, boşuna mı yapıyor? İstiyor ki; insan adı verilen bu mahlûkların hepsi, hepsi Allah'a ulaşmayı dilesinler de, hepsi cehennemden kurtulsunlar. En az 3. kat cenneti Allahû Tealâ garanti ettiği için 3. kat cenneti kazansınlar, 7-8 aylık bir ömürleri varsa. Ömrü yok, Allah'a ulaşmayı diledi, öldü; 1. kat cennetin sahibi. Biraz ömrü var, yaşıyor, mürşidine tâbî oldu, öldü; 2. kat cennetin sahibi. Yaşıyor, ruhu Allah'a ulaştı, öldü; 3. kat cennetin sahibi. Bundan sonraki devrelerde işte böyle bir statü içinde devam ediyor. Allahû Tealâ en çok insanı seviyor. Kendi suretinde yaratmış.
Sevgili kardeşlerim! Öyleyse bütün insanlar, bizler Allah için yaratılıyoruz. Allah için yaratılan bir insan eğer şeytanın emrindeyse, başka insanlara iyilik değil kötülük eden bir insan hüviyeti, onda mutlaka şeytan tarafından oluşturulur. O kişi başkaları tarafından sevilmeyen, başkalarına iyilik etmeyi asla düşünmeyen bir insan olabilir. Olmadığını kabul edelim ama o kişi Allah'a ulaşmayı dilemedikçe 1. kat cennetin sahibi olamaz. "Ben iyiyim. Kimseye zararım dokunmuyor. Öyleyse ben mutlaka cennetliğim." diye bir düşünce, Allah'ın katında geçerli değildir. Allah'ın farz kıldığı hususlar:
1- Allah'a ulaşmayı dilemek.
42/ŞÛRÂ-13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrakû fîhi, kebure alâl muşrikîne mâ ted’ûhum ileyhi, allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ettiğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).
"Allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu): Allah dilediğini Kendisine seçer. Ve onlardan kim Allah'a ulaşmayı dilerse, Allah'a yönelmeyi ve böylece Allah'a ulaşmayı dilerse, onları Kendisine ulaştırır." diyor.
İşte sevgili kardeşlerim! Bir insanın Allah'a ulaşması, Allah'ın bütün insanlara hediyesidir. Allahû Tealâ bütün insanlara 3. kat cenneti garanti ediyor. Allahû Tealâ: "Ben sana 7-8 aylık bir ömür verirsem, Bana ulaşmayı diledikten sonra sen de kendine düşenleri yaparsan, Bana ulaşmayı dilediğin an 1. kat cennetin sahibisin. Mürşidine tâbî olduğun zaman 2. kat cennetin sahibisin. Ruhunu Biz Kendimize ulaştırırız ve seni 3. kat cennetin sahibi yaparız." diyor.
Öyleyse sevgili kardeşlerim! Herşey o kadar güzel ki! Bütün gücümüzle, Allah ne kadar ömür verdiyse, bu ömrü insanları cennete ulaştırmak istikametinde onlara gerekli açıklamaları yaparak geçirmeyi inşaallah Allahû Tealâ bize nasip eder.
Sevgili kardeşlerim! Hepinizi çok ama çok seviyoruz. Allahû Tealâ'nın hepinizi sonsuz mutluluklara ulaştırmasını Yüce Rabbimizden dileyerek sözlerimizi inşaallah burada tamamlıyoruz. Allah hepinizden razı olsun.
İmam İskender Ali M İ H R